İlk yarı sonunda rakip eksik kalınca pozisyonlar bulup en kötü bir farkla maçı alırız diye düşünürken son derece yavaş oynayan ve gömülü savunmaya geçmiş Trabzon’a yerleşme fırsatı veren bir Beşiktaş gördük. Trabzonlu oyuncular da utanç verici şekilde sürekli yerlerde yatıp zaman geçirmeye çalıştılar. Bu arada Trabzon’u tebrik ederim; Banza isimli müthiş bir tiyatrocu ve sahtekar transfer etmişler. Adam gelir gelmez buraya uyum sağlamış. Oyunu soğutmak için tek başına iken bile kendini yerlere attı, sakatlık numarası yaptı. Rezillik!
Bireysel olarak konuşursak, Joao Mario beklediğimin çok altında idi. İlk maçı olması ve henüz takıma alışmaması gibi mazeretlerle bu maçta çok fazla tenkit etmiyoruz. Ancak bundan sonraki performans eğrisi yukarıya doğru olmalı. Biz ondan bir Rafa etkisi beklerken vasata bile ulaşamadı.
Ciro ise deplasman maçlarında rakip stoperler arasında kaldığı için istediği şut pozisyonlarını bulamıyor. Arkasını döndürmediklerinde etkisi de azalıyor. İkinci yarı, sol kanada doğru kaçsa da Saviç, tecrübesi ile onu kaleye yaklaştırmadı. Uğurcan da her Beşiktaş maçında olduğu gibi panter kesildi. Şimdi renklilerin maçında süt dökmüş kediye dönüp rahat rahat 4-5 tane yiyebilir.
Trabzon seyircisi benim gözümde yavaş yavaş nefret edilen kitle statüsüne ulaşıyor. Kendi takımlarını desteklemeyi bırakıp kadınlı erkekli Beşiktaş’a küfürler yağdıran bu gürühu ikinci devre kesinlikle Dolmabahçe’de görmek istemiyorum! Bizim seyircimiz gidemediyse bu utanmaz küfürbazlar da İstanbul’daki maça giremez! Bunu kabul eden yönetim de büyük yara alır, şimdiden söylemesi.
Bir cümle de Şenol Güneş’e: Zamanında destek verip malum kıyafet rengi seçimlerinden ötürü hep kızdığım Hoca, doğal ortamına ve kıyafetlerine dönünce gözüme pek de sempatik gelmedi. Maçtaki hal ve hareketlerini de hiç beğenmedim. Bir binayı inşa etmek zordur ama birkaç dinamit ile dakikalar içinde yerle bir edebilirsin. Umarım ŞG ikincisini tercih etmez.
GIPHY Uygulama Anahtarı Ayarlanmadı. Lütfen Kontrol Edin