içinde

Bu Camia / Bu Millet..

Üniversite yılları.. Ve elbette, bir diğer bakışla, o güzelim gençlik günleri..

Ülkenin, hele de o güzeller güzeli zamanlardaki en baba okullarından birinde okumak nasip olmuş.. Havam yerinde.. E, tip desen.. Bir alt katta oturan Fahriye Abla’ya sorarsan, süper.. Hadi, “Hoop, bi’ dakkaa.. O sayılmaaz..” desen, en eleştirel yaklaşımla sorgulasan, her türlü kendini kurtarır.. Hiç olmadı, 4,5’tan 5 alır, kurul kararıyla da olsa sınıfı geçer(di)

E, şimdi haliyle, o var bu var, daha n’oolsun durumundayım..

Öyle iyi hissediyorum yani kendimi.

Uçuyorum birader, dahası var mı?

Babamın bir arkadaşının oğluyla bekar evinde kalıyoruz.. Yani, o taraftan da yelken..

Haziran dönemi sınavları bitmiş, baba evine dönüyorum İstanbul’dan..

Mevsim yaz, vakit öğlen.. Deniz cam gibi, hava pırıl.. Nefis bir vapur yolculuğu sonrası Yalova’ya vardık..

Rıhtımda, çıkış kapısının hemen önünde Atatürk’ün manevi kişiliğine hakaret nedeniyle dava açılsa ilk celsede mahkumiyet kararı aldıracak kadar acemice, adeta kötü niyetle yapılmış Atatürk Heykeli..

Yan tarafında sıra sıra otobüsler..

Gemi rıhtıma yanaşma çabasında.. Yolcular her zamanki gibi aceleci.. Herkes bir an önce karaya inip otobüslere koşma, ön sıradan -hem de cam kenarı- yakışıklı bir yer kapma hevesinde.. E, öyle olunca da geminin iskeleye yanaşacağı sağ tarafı(sancak) ağırlık nedeniyle suya batmış.. O yokluk yıllarındaki kafadan darbe almış damperli kamyonlar misali çaprazı bozulmuş gibi, yatık vaziyette..

Kaptan, garibim de -n’aapsın- o dengesi bozulmuş gemiyi iskeleye yanaştırmak için ha babam manevra yapıp duruyor..

Bir ileri gidiyor.. Olmadı, al geri, tornistan.. Çımacılar urganları savuruyor.. iskeledekiler halatı yakalayıp babaya geçiriyor.. Gemidekiler seri hareketlerle urganı 8 biçiminde çift babaya dolayıp sabitlemeye çalışıyor.. Halat koptu kopacak, geriliyor.. Ama geminin dengesi bozulmuş bir kere, başı götü(haşa huzurdan) ayrı gidiyor..

Öyle olunca da “Haydaa, olmadı, çöz halatı, manevraya devam..” durumlarındayız..

Aslında olan biten her şey 1- 1,5 metrelik bir aralıkta cereyan etmekte.. Yani, az biraz gözüpek biri, ah bir de arkası boş olsa da gerilme imkanı bulsa, iskeleye sıçrayıp otobüslere koşar hani, o kadar.. Ama neyse ki yeltenen yok, geminin sancak kenarına yığılmış, bekliyoruz..

Bir ara bir karmaşa oldu.. Kimse anlamadan, farkına varıp engel olma fırsatı da bulamadan biri düştü denize.. Düşmüş, daha doğrusu.. Tam da gemiyle iskele arasında kalan o 1,5 metrelik kısıma.. Düşmesini göremedik ama, kafayı eğip bakınca çocuğu gördük.. Pervanenin köpürttüğü; vapurun gövdesiyle iskelenin arasında bir o yana bir bu yana çarparak çalkalanan suların içinde çırpınarak yüzmeye, kafayı havada tutmaya çabalıyor..

Hadiseyi sonradan anladık elbette.. Mevsim yaz, hava sıcak, vakit oğlen ya.. Yalova’lı kopiller paso denizde, yüzüyorlar.. Hiçbirinde de mayo filan yok, hak getire.. Islanıp bedene yapıştığından çükhü başı meydana çıkarmış (fâş etmiş) beyaz slip donlu veletler.. E, ama şimdi slip/mlip orayı geç, netice itibariyle sahil çocuğu bunlar.. Yüzmeyi yemiş yutmuş hepsi de.. Say ki suya atlamıyor, denizin anasını sithiyorlar.. O kadar yani..

İskelenin ucuna koşup, oradan zıplıyor, havada ters/düz taklalar atıp suya dalıyor, koşup iskeleye dönüyor yine denize atlıyorlar filan..

Bir keyif cümbüş ki, deme gitsin..

İşte bu veletlerden biri, denize atlama işini bir üst seviyeye taşımak amacıyla gemiye atlamak istemiş.. Niyeti üst kata çıkıp, geminin kıçından atlamak, denize..

Lakin, bilmem mesafeyi tutturamadığından, bilmem kalabalık sebebiyle hareketi sürdüremediğinden, yahut belki de ayağı kaydığından araya, denize düşmüş..

“Çocuk düştü, çocuk düştü..” feryatları koptu.. Baktık, aradaki o 1,5 metrelik mesafede, suda çırpınıyor..

Şimdi normalde o çocuk oradan yüzer, çıkar.. Üstüne üstlük iskelenin üstünde elini göğsüne koyup eğilir.. Sahne selamı verip alkışını alır, gider..

Ama işte durum normal değil..

Kaptan, muhtemelen o git-geller, yanaşma çabaları nedeniyle bunalmış, son bir manevrayla vapuru iskeleye -ama işin kötüsü bu sefer- yanlamasına dümdüz ve olması gerekenden sanki biraz daha hızlı bir şekilde yanaştırıyor..

Kenara yığılmış yolcularla iyice yana yatmış geminin yan kenarındaki o baştan kıça, oradan da dönüp öte yandan tee en başa kadar kesintisiz giden, iskele boyunca sıralanmış çıkma otomobil lastiklerine sürtüp gemiyi durduracak olan 40-50 cm’lik “Aborda Kuşağı” neredeyse suyun yüzeyine kadar gömülmüş..

Yani besbelli, 15-20 saniye sonra o 1,5 metrelik mesafe kapanacak..

Gemi rıhtımla buluşacak..

Çocuğun kafası tıka basa dolu bilmem kaç tonluk gemiyle iskele arasında sıkışıp ezilecek..

Bir şey oldu..

Aradan geçen onca yılın ardından bugün dahi bilmediğim, anlayamadığım, tarif edemediğim, isimlendiremediğim bir şey..

Kenara yığılmış onca insan, en kenardakilerden biri olan ben dahil,

Hepsi,

Topu,

Tamamı,

Nereden geldiği belirsiz, duyulmayan bir emir almışçasına, yan dönüp bir ayağını geminin “hızla” yanaşmakta olduğu iskeleye attı..

Attık..

Ve o nereden geldiği belirsiz emre uyarak olanca gücümüzle ittirdik..

Bakın..

İnanıp inanmamak size kalmış..

Hiç bilmem, hiç karışmam..

Ama şerefim ve namusum üzerine yemin ederek,

Bunca yıl sonra bugün anlatırken hala tüylerim diken diken olarak söylüyorum:

O gemi,

O kadar kısacık bir mesafede

Ve o kadar kısa bir süre içinde önce yavaşladı..

Sonra iskeleye dayanmadan, aradaki mesafeyi sıfırlamadan durdu..

Ve hatta ardından, gerisin geriye -ağır ağır- açılmaya başladı..

Öyle ki, ayaklarını iki yana atmış insanlar gemide kalmak veya iskeleye hamle yapmak arasında bir seçim yapmak durumunda kaldı..

Ben, gemi tarafında kalmıs olan sol bacağım üzerinde yaylanıp iskeleye attım kendimi..

Sudan cıkarttılar çocuğu..

Tabii ki çok korkmuştu, salya sümük ağlıyordu..

Düşerken mi çarptı bilmiyorum ama başının bir tarafı kanıyordu..

İskele polisi geldi..

Karga tulumba sırtlayıp hastaneye götürdüler çocuğu..

Şimdi.. Ne oldu da, durup dururken bu anıyı anlattım ben?

Geçen gün burada, @yıllarınkartalı hocam Hamdi Bostan hisse satışı konusunda camianın yeteri ölçüde refleks göstermemesi sebebiyle üzüntüsünü dile getirdiğinde O’na, “Bu konuyla ilgili bir yazı yazacağımı” söylemiş ama bu sözümü yerine getirememistim..

Sonrasında da (hayır siyasete girmeyeceğim, @deliziya’ya sözüm var çünkü) Beşiktaş’ın yaşamakta olduğu sıkıntıları fazlasıyla aşan bir seviyede, ülke ölçeğinde, o hepimizi şaşırtan, şoke eden, ağzımızı dilimizi birbirine yapıştıran gelişmeler oldu..

Canım kardeşlerim,

dostlarım,

canlarım,

yoldaşlarım..

Rahat olsun içiniz/içimiz: Bugünler geçer..

Rahmetli babamın sık sık söylediği gibi “Bu işler ilanihaye böyle gitmez.. Sabahı olmayan gece yoktur..”

Beşiktaş’a da bi’ şey olmaz, Bu Mübarek Ülkeye de..

Allah öyle güç günlere getirmesin bizi ama,

Olur da öyle zamanlar da gelirse önümüze,

Atarız bir ayağımızı bir yerlere..

İteriz, savaşırız, direniriz..

Ezdirmeyiz biz “O çaresiz çırpınan çocuğu”..

Buradayız olm biz(hepimiz) henüz.

Ölmedik ulan -EvvelAllah- daha..

Hadi bakayım, toparlasın herkes kendini,

Moral bozmak yok..

Dayanışarak, birbirimize dayanarak/sarılarak çıkacağız biz buradan..

Hadi!..

Bir cevap yazın

GIPHY Uygulama Anahtarı Ayarlanmadı. Lütfen Kontrol Edin

  1. Bitmesin istiyor insan… Böyle söz ustalığı kalemine sirayet etmiş bir edibin kaleminden dökülenleri okumak yerden altın toplamak gibi… Geçenlerde meslektaşlarım “kitap kulübü” kurdular. Beni de -tabir caizse- iki kolumdan tutup sırtımdan ittirerek küratör gibi bir şey yaptılar.. Çok ister(d)im zat-ı alinizi tanımalarını…Mümkün olsa da teşrifleriniz bizi müşerref kılsa…En kalbi sevgi ve saygılarımla..

    2
    • Değerli kardeşim(bilerek) @yillarinkartali hocam,
      Öylesine harika bir açıdan yaklaşmış; üzerinize doğru gelen topa öyle güzel, öyle zarif, öyle bir ustalıkla vurmuşsunuz ki anlatmak mümkün değil.

      Okuduğumda dünyanın en haklı söylemiyle karşılaşmış olmanın keyfiyle gülümsedim, inanın..

      E, öyle ya canım..
      Tee en baştan her şeyi zamanında, olması gerektiği gibi usulünce yapsak da böylesine ürkütücü bir olayın yaşanmasına mahal bırakmasak olmuyor mu?

      Vallahi, elbette olur olmasına..
      Hatta çok da iyi olur Allah için..
      ..ama o vakit de benim tutup. bambaşka bir şeyler bulmam gerekmez mi, sizlere anlatmak için?.. 😏😎🤍

      İşin latifesi bir yana, muhteşem cevabınız için sağ olun, var olun..
      Sevgii kardeşim,
      Canım hocam..
      🙂🤍👍👏

      10
  2. Sarf ettiğiniz her cümle, her bir kelime okunduğu vakit sevinç, gurur, mutluluk halkaları olarak dalgalanıyor naçiz benliğimde @mufarakat hocam.

    Gerçek bir yazarın dostane sözlerinin üzerimde yarattığı huzur ve mutluluk hissini hiçbir nitelemeye gerek kalmaksızın en müşahhas biçimde sizin tarafınızdsn algılanacağını biliyorum..

    Kitap Kulübünüzda yaratacağınız güzellikleri şimdiden tahmin edebiliyorum..

    Sağ olun, var olun.
    Teşekkürler,
    Sevgiler, saygılar,
    Başarılar..
    🤍👍🙂🌄

    1