içinde

Bir daha düşün bakalım!

Bazı şeyler galiba daha önce yazdığım yazı yanlış anlaşıldı ancak bunlara bir açıklama yapmak gerekiyor diye düşünüp daha uzun bir yazı yazma gereği duydum. Sorunları ve kendi çözümlerimi ileteceğim baya baya uzun bir yazıdır. Baştan söyleyeyim.

Forumda siyaset yasak biliyorum. Siyasete girmek istemesem de siyaset Türkiye’de futbolun tam ortasında olduğundan kenarından kıyısından anlatmaya çalışacağım. Siyaset demişken de birkaç şeyi de ekleyerek geçtiğimiz günlerde eski hakem bozuntusundan başlayalım. Ali Palabıyık tam bir açıklama yaparken kanal tümden kapatıldı. Ne demişti orada; “Bana görev neden verilmiyor diye sorduğumda külliyeden ismimin çizildiğini söylediler.” dedi ve aynı saniyede yayın kapatıldı. 

Siyaset büyük kulüplerin batmasına izin verir mi sorusuna da değinmek lazım.

Gelecek Arap sermayesi için İstanbul yarım adadan adaya çevriliyor güzel kardeşim, koskoca bir ülkenin ve yaklaşık 20 milyon insanın yaşadığı şehrin kaderi değiştirilecek neredeyse… Sence 20-25 milyon taraftarı olan bir takımı harcamak ne kadar zor olabilir? Kaldı ki aynı sermaye takım batmış ve tasfiye sürecine girmişse TMSF yada dernekler kanununa göre Tasfiye Memurlarından marka değerinin 1/3 fiyatına yaklaşık 85-120 milyon Avroya almaz mı şu takımı? Kaldı ki yeri İstanbul’un en iyi konumlarından birinde olan statta yapacağı Haziran – Ağustos arası konserleri ile bile bu parayı 2 senede çıkartabileceğini düşünürsek bir arap sermayesinin Beşiktaş’ı bir ticari araç olarak kullanmak istemeyeceğini sana düşündüren ne? Bir bak bakalım ligde satılsa taraftarının oh çekeceği kaç kulüp kaldı? Fener’in oligarkları mı yoksa kara para aklayıcılar mı ister takımlarının satılmasını? Bile isteye bizi 4 senede bu duruma getirdiler. Tam da bunun içindi aslında amaç bence. Beşiktaş’ı düşür, küçült, ve bir sermayeye pazarla. Şimdi üstteki Ali Palabıyık açıklamasından Türk futbolunun külliye icazeti ile yönetildiğini ve arap sermayesi için yapılacakları düşündüğünde kulübü batırmazlar diye bir şey var mı sence?

Kaldı ki ben yöneticilerin doğru işler yaptığını veya yapacaklarını, doğru transfer yaptıklarını yada yapacaklarını, düzgün bir şekilde yönettiklerini yada yöneteceklerini söylemedim, söylemiyorum da! Serdal Adalı’nın adaylığını da tasvip etmedim, Hüseyin Yücel’inde! Seçim sürecindeyken de söylemiştim, tarihin en kötü iki yönetiminin başkan yardımcıları yarışıyor, sonumuz hayır olsun diye. Ve Beşiktaş’ın geldiği hal ve durum ortada!

Gelelim şimdi asıl derdime. Bu batağın içinden çıkmanın tek yolu var, o da tamamen farklı bir model oturtmak. Beşiktaş şu anda tek bir futbolcuya (Ciro İmmobile) yıllık 14 milyon Euro maliyetle para saçıyor! Şimdiki kurla 618 milyon TL yapıyor bu rakam. Yıllık! Sadece bir tane futbolcuya!

Sakatlandığında ve formsuz olduğunda ne olduğunu gördük mesela. Bizim “efsane” yöneticilerimizin aldığı bilmem kaç milyonluk transferler gibi 3 maç sonra kulübeye çakılıp sezon sonunda da “görüşürüz abi, ben gidiyorum” derse ne yapacaksın? Bir senede ödenecek bu paranın 10’da 1’ini bile geri alamazsın.

Bu ödediğimiz parayla neler yapılabilir peki? Mesela Kumburgaz’da bir futbol akademisi ve spor lisesi kurup hem eğitim hem futbol öğretebiliriz. Hatta başarı sağladıkça bunu uluslararası düzeyde bile yapabiliriz. Maliyeti kaç para biliyor musun? Yaklaşık 350-410 milyon TL. Yani 1 tane pahalı futbolcuya vereceğimiz paranın yarısı ile kurulur bu okul. Her yıl da işletmesi 72 milyon TL tutar. Yani o futbolcuya 1 yılda ödediğimiz parayla hem akademiyi kurarız hem de 5 yıl işletiriz!

Bu okulda ne yapılır? 120 genç Beşiktaşlı yetişir. Bizim kültürümüzü, bizim değerlerimizi, bizim karakterimizi taşıyan oyuncular. Ajax’ı düşün, Barça’nın La Masia’sını düşün. Benfica’ya bak. Bunlar ne yaptı? Son 10 yılda sadece yetiştirdiği oyunculardan 500 milyon Euro kazandı Benfica. 500 milyon Euro! Biz neyle övünüyoruz? 14 milyon Euro’ya aldığımız futbolcuya “vay be büyük transfer” diyoruz.

Yazık değil mi bu paraya? 618 milyon TL boşa gitmedi mi bu sene? Seneye de mi gidecek? Asgari ücret 22 bin TL olmuş, Euro 44 TL olmuş, vatandaş 501 Euro maaşla geçinmeye çalışırken biz tek bir futbolcuya 14 milyon Euro veriyoruz ve bunun mantıklı olduğunu düşünüyoruz. 

Ajax gibi, Benfica gibi yapamaz mıyız? Kendi gençlerimizi yetiştirip hem sahada Beşiktaş ruhunu yaşatan hem de ekonomik değer yaratan bir sistem kuramaz mıyız? O kadar zor mu bu? Mümkün değil mi? O paralarla bir akademi kurup 3-5 yıl sabretmek, sonrasında hem sahada hem kasada kazanç elde etmek? 

Rakiplerimiz devlet destekli transferler yaparken, TMSF’nin, Varlık Fonu’nun şirketleri, Turkcell’i, THY’si, Ziraat Bankası milyonlarca Euro’yu peşin peşin önlerine koyarken, oligarklar kara paralarını aklarken biz ne yapıyoruz? Gelirlerimizi kırdırıp faiz üstüne faiz ödüyoruz. Bu nasıl bir kısır döngü?

Kurduğumuz bir akademi 3-4 yıl sonra meyvelerini vermeye başlarsa, her yıl 3-4 oyuncu A takıma yükselirse, kadronun yarısı bedavaya gelmiş olacak. Diğer yarısı için de akıllı transferler yaparsın. Yetiştirdiğin oyunculardan birini sattığında 20-30 milyon Euro alırsan, o parayla 2-3 tane düzgün transfer yaparsın. Böylece kulüp ekonomisi düzelir, borçlar azalır, faiz ödemeleri biter. İşte böyle bir vizyonla ilerleyen Beşiktaş, 10 yıl sonra Avrupa’nın saygı duyulan kulüplerinden biri olur. Hem ekonomik hem sportif başarılarla, kendi oyun felsefesiyle, kendi öz kaynaklarıyla büyüyen bir Beşiktaş. Hayal mi? Değil! Sadece sabır gerekiyor.

Ama bizim taraftar sabırsız, bizim yöneticiler vizyonsuz. “Hemen şampiyon olalım, yarın Şampiyonlar Ligi’nde oynayalım” diye düşünüyoruz. Bu olmaz kardeşim! Gerçekçi olalım. Bu ekonomiyle, bu parayla, bu sistemle daha ne kadar gidebiliriz? Yıllardır aynı hatayı yapıp farklı sonuç bekliyoruz. Bu aptallık değil mi? 

Lafı uzatmadan bitireyim: Ya bu pahalı transfer çılgınlığından vazgeçip kendi geleceğimizi kendimiz inşa edeceğiz, ya da her sezon farklı umutlarla başlayıp hayal kırıklığıyla bitireceğiz.

Bir daha düşün bakalım.

Bir cevap yazın

GIPHY Uygulama Anahtarı Ayarlanmadı. Lütfen Kontrol Edin