içinde

Gemiler Yandı..

Öyle bir tercih ki, sürecin sonunda ya toplu veda olur, ya da bu tercihi yapanlar altın harflerle yazılır. Ortası yok..

Gün boyu kurcalayıp durdum mevzuyu. Deyim yerindeyse Avrupa futbolunun içinden geçmiş bir kaç dostum var. Hem bahis hem de futbol teknik bilgisi olarak ligdeki yerli hocaların çoğuna denk görürüm..

1. Bruno’nun çok sağlam bir savunma anlayışına sahip olduğunu biliyoruz. Estoril’le üst lige çıktığı sezon uzak ara en az gol yiyen takımı yaratmış. Bunun yanında maç başına 1,5 gol ortalaması tutturmuş. Adaptasyon sürecinin ardından Beşiktaş’ın bolca 2,5 alt maçını izlememiz olası..

2. Diziliş anlamında tutucu bir hoca değil. Maçlara, rakiplere ve skora göre formasyon değişiklikleri uyguluyor. Bu anlamda beğenilen bir isim.

3. (Burası can sıkıcı).. Estoril takımının deyim yerindeyse Avrupa’nın menejer çiftliklerinden birisi olduğu söyleniyor. Menerjerlik ajansı geçmişi olan Ceyhun Kazancı’nın bu tercihte ısrarcı olması kafa kurcalayacak..

4. İletişim, ekip çalışması ve taktiksel anlayış bakımından kötü bir tercih gibi görünmüyor..

Gelelim ülke dinamiklerine.

1. Portekiz Ligi’nde hem çalıştırdığı takımlar hem de elde ettiği başarılarla Vitor Perrreira Bruno’nun ağa babası konumunda. İki kez ligde düştüğü durum ortada..

2. Lig tarihinde Carlos Alberto Parreira dışında ”defansif anlayışla” başarılı olan bir teknik adam hatırlamıyorum.

3. 2013 yılından bu yana hücum oyunu oynayan Beşiktaş, kısa süreli Avcı döneminde bu anlayışı resmen kustu. Oyuncu grubu ve taraftarı düşük skorlu maçlara ikna etmek gerekecek..

4. Yönetim, Sergen Yalçın sürecinde olduğu gibi SÜNEPE BİR ANLAYIŞLA olayları akışına bırakmayı denerse yapılanma yapılamadan bir çuval incir berbat olur.

5. Yapılanma fikrini benimsemiş herhangi bir büyük takımın 1 sezon sonra bu anlayışı terk ederek bilinen yollara sapmadığına şahit olmadım. Bu hocaya, hocanın planlamasına, ekibine ve başarılı olacağına inanılıyorsa, Beşiktaş yönetimi İLK KEZ DOĞRU İLETİŞİMİ DEVREYE SOKMAK ZORUNDA. İletişim anlamında tam anlamıyla faciaya eş değer olan yönetim bunu yapabilir mi göreceğiz. Hocanın takım için hazırlayacağı rapor el altından futbolcularla paylaşılacak mı göreceğiz..

6. Bu saatten sonra Vodafone Park’ta Sergen Yalçın’ın adının dahi geçmesi bölünme anlamında korkunç sonuçlar doğurabilir. Bundan vazgeçmek lazım. Olumlu ya da olumsuz fark etmez, Sergen Yalçın defterini, söylemini bir kenara bırakmak zorunda Beşiktaşlılar. Bu işin bu noktaya gelmesinde, bir kısım taraftarın genelden kopmasında, bir kısmının da kopmak üzere olmasında korkunç yönetim hatalarının bulunduğunu es geçmeyeceğim..

7. Estoril takımını ve yeni hocamızı bilen, izleyen insan sayısı bir elin parmağını geçmez sanırım. Bu anlamda aşırı olumlu ya da aşırı kötümser tablolar çizmek yersiz olur. En azından adamı rahat bırakmak, yapacağı işleri izlemek, ortaya koyacağı söylemleri dikkatlice dinlemek gerek. Yapılması gereken tek şey, destek olmak. Olacağız..

8. ”Şahsi fikrim” Ahmet Nur Çebi çok büyük bir risk almıştır. Almış olduğu bu riskin getirileri ve götürülerini hesap ettiğinden eminim. Beşiktaş Kulübü’nde samimiyetinden kuşku duymadığım tek adam olan ANÇ, umarım berbat yönetim kurulunun tuzağına düşmez. Çünkü ANÇ dışındaki hiçbir Beşiktaş yöneticisine İNANMIYORUM, GÜVENMİYORUM..

Bir cevap yazın

GIPHY Uygulama Anahtarı Ayarlanmadı. Lütfen Kontrol Edin

    • Geçtiğimiz yıl 1,5, bu sezon da 1,3 gol ortalamasıyla oynatmış takımını. Aldığım bilgi önceliği savunmaya verdiği yönünde. Bir savunma hocası olsa da benim için sorun yok Ziya. Takımın özellikle bu sezon yediği goller içler acısı. Bu kötü görüntüye son verecekse ben her maç 1-0’a gönülden razıyım. Benim Bruno’ya itirazım yok. Aksine videolarındaki elektriğini beğendim. Çok kısıtlı bütçeye sahip bir takımla çizdiği görüntüyü beğendim. Bizim kelle avcısı zihniyeti adamın üstüne çökmezse iyi işler yapabileceğini de düşünüyorum.

      Sadece sürece yönelik soru işaretleri var kafamda. Bu noktada tek bir anahtar var. Doğru iletişim. Birisi çıkıp bu arkadaşın neden tercih edildiğini, çalışma sistemini, kendisinden neler beklendiğini, buna yönelik yönetimin neler yapacağını, bu süreçte taraftarın rolünün ne olacağını, ne kadar sürelik bir planlama düşünüldüğünü dile getirmesi yeter.

  1. Gelsin görelim bakalım. Eğer kafası çalışan bi adamsa şu topçulardan sağlam bir takım kurabilir. Genel kanı elimizde olmuş ya da “oynatılırsa” olabilecek 5-6 gencimiz var pırıl pırıl. Alttan da potansiyeli yüksek 2-3 oyuncu gündeme geliyor sürekli; Emre gibi, Avtandil gibi… Şayet bunları harmanlayıp güzel bir kadro yapılanması yapar, üzerine kendi portföyünden birkaç genç dinamik oyuncu getirtebilirse ben tamamım:)
    Ne olur? Kadro maliyetini düşürebilir. Hımbıl topçuları eleyebilir. Takımı dinamik ve arzulu hale getirebilir. Elimizde satış potansiyelimiz olan bir grup oluşturabilir. Vs.vs…
    Bekleyip görelim…

  2. Kurumsal Aritmi olaylarına bakan bir kurum /kuruluş var mı hocam yakınlarda, bildiğin?..

    Kayseri maçı sonrasında heyecanlanıp hayaller kurmaya başladığımız
    “Ulan arkadaş, olurrrr-mu acaba?..” dediğimiz ritmimiz yine bozulacak
    Ve ufkun çizgisi civarındaki bir seraptan ibaret olan Şampiyonluk Şansımız matematik anlamda da imkansız hale gelecek çünkü, galiba..

    Aritmi derken..
    Bizim ritmimiz, maşallah, kolay bozulur..

    4. Şampiyonluk senesinde,
    101. yılda bozulur..

    Negredo, fener maçında attığı golle tam kendini de takımı da havaya sokacakken palabıyıklı pezmenek tarafından engellenir bozulur..

    ŞG’li 3 senede Love denen mahlukun kıçını yayıp yatmasıyla bozulur..
    Sergen Hoca’nın ikinci senesinde bozulur..

    Şimdi de “Yahu bu Önder Hoca?.. Ulan arkadaş, neden olmasın ki?..” derken tam,
    takım bambaşka bir anlayışa emanet edilerek bozulur..

    Yani canım hocam,
    Bizim ritmimiz bozulmaya bahane arıyor,
    Bizimkiler de bozmaya..

    Ciddi manada bir Yapılanma düşünülüyorsa eğer, önce oturup bir strateji oluşturmamız,
    Yani futbol felsefesi manasında takım yapısının gelecek 10 yılda, 20 yılda nasıl şekilleneceğini kararlaştırmamız gerekmez mi?..

    Futboldaki günlük, aylık, dönemlik değişimleri, farklılaşmaları da ıskalamadan inşa edilecek (amaca dönük ve esnek) bir yapıda, Kulübün her noktası ehil kişilere ve profesyonel ellere teslim edilir,
    Bu profesyoneller de her an, büyük bir dikkatle denetim-gözetim altında tutularak yürünürse,
    Ve kulübün en alt yaş gruplarından tut, en üst düzeyde yer alan A takımına kadar belli bir felsefe aşılanır, uygulanırsa..

    Yani Kulübün, adeta çarpan bir kalp gibi;
    Her hareketi uyumlu, armonik bir yapıda dans eden bir dans grubu gibi birlikte hareket etmesi sağlanabilirse, yapılanma o vakit sağlanmış olabilir..

    Yoksa her gelen hoca kendi yapılanmasını yapılandırmaya çabalar,
    O gittikten sonra gelen diğer hoca öncekini bozup kendininkini inşa etmeye kalkarsa,
    Yani birinin yaptığını biri bozarsa,
    Kaba bir Anadolu deyişinde söylendiği gibi,
    Her gelenin gönlünü yapan kadının çocuğunun olmaması gibi bir durum çıkar ortaya..

    Neyse canım..
    Yaşarsak göreceğiz,
    Yaşayarak göreceğiz..

    Dur bakalım n’oolacak?..
    ?????