içinde

Korkunç bir fıkra..😕😕😕

Adamın karısı rahatsızlanmış.. Doktora gitmişler.. Doktor detaylı bir muayenin ardından dönmüş adama, “Eşinizin önemli bir rahatsızlığı yok, beyefendi..” demiş.. “Sanıyorum karaciğerine bir şey dokunmuş..”  Mahcup bir gülümsemeyle yanıtlamış adam: “Teveccühünüz, doktor bey..”

Yok, hayır, münasebetsizlik değil amacım.. Daha doğrusu “münasebetsizlik..” nitelemesi doğru olmasına doğru da, bugüne ait değil o dangabozluk.. Pazar günü koyacaktım (az daha) bu fıkrayı, Foruma..

Sonra irkildim.. Ve hatta dehşete kapıldım.. Maç günündeyiz ve zerre kadar umurumda değil takımın maçının olup olmaması..

Tabii ki kendime -boş yere- saldırmanın da bir manası yok.. Şiddetli bir grip yakama yapışmış, sarsalamakta.. Benim de teslim olmaya niyetim yok, direniyorum.. Judoda, birbirlerinin giysilerinin(judogi) yakasına yapışmış hamle kollayan iki rakip gibi birbirimizin çevresinde dönüp duruyoruz..

Dönme derken, hamle yapan o aslında.. Savunmadaki garibim, bendeniz cennet kuşu.. Bademcikler mek parmak şiş.. Yutkunamıyorum.. Titreme sarmış vücudumu.. Cumartesi paso yatmışım zaten, yorgan altında.. Pazar, hesap yapıyorum: “10’da kalksam, duj muj filan, 11..  Saygıdeğer hatunuma kahvaltı hazırlarım, birlikte yeriz.. Hazırlaması, mazırlaması, yemesi, toplaması 40 eder!..(Ah pardon, o başka bir hesaptı..) Sonra, sıkışmış bir müşterimin bir gün önce geç vakitte vermiş olduğu ürün siparişini hazırlar, götürür, teslim ederim.. Ve maç saatinde ekran karşısında olurum..

Çarşıya uymayan evdeki hesap buydu..

Uymama nedeni judogi’min yakasına yapışmış ben garip kardeşinizi sarsalayan hain gripten başkası değil..

Aslında pazar günü için planladığım programa göre erken sayılabilecek bir saatte, 9’da kalkmıştım.. Ama  dayanamadım ayakta kalmaya, tekrar yığıldım yatağa..

Saat 1’de kalkabildim ancak.. Bir saat filan oyalandım: 2.. “Her şey tadında iyidir arkadaş.. Eşeğin adına şeetmenin de manası yok..” diyerek kahvaltı(!!!) faslına giriştim.. 3 gibi bitti evdeki işim.. Siparişin hazırlanması vs saat zaten 4.. Telefon ettim, Saat 6 – 6.5 gibi getireceğimi söyleyip ekran başına kuruldum..

Yazının tam burasında başa dönersek şayet, sabah 9’da kalktığım vakit, grip denen rezil mani olmasaydı, başta aktarmış olduğum fıkrayı girecektim, az kaldı, Forum’a.. Sonra korktum, cidden.. Açayım biraz, korkum şu: Bir batıl itikattan öte gitmeyen saplantılı bir “totemi” vardır bu garip kardeşinizin.. İşi mavraya, Barrak-Kurrek muhabbetlere sardırdığı vakitlerde oynadığımız maçlardan genellikle(daha doğrusu çoğunlukla.. ve hatta hep) olumsuz neticelerle çıktığımızı deneyimlemiştir, geçmiş onlarca yıl boyunca..

Saçma olduğunu tabii ki biliyorum, ama bana kalırsa(kalmasın lütfen) bizim takımın alacağı yahut alamayacağı puanların müsebbibi benim, galiba..

Pazardan bu yana moralim son derece bozuk olduğundan, biraz olsun boşalıp rahatlamak amacıyla bilerek saçmalıyorum aslında, bakmayın bana..

Maçta neler oldu?.. Anlayabildiğimiz kadarıyla hoca maçta sağlam(!!) bir orta saha oluşturmanın derdine düşmüş.. Atiba, Necip, Gedson.. Kulübün cüzzamlısı olması hasebiyle yeterince tepki topluyor olmakla birlikte Necip’li orta saha ilk yarıda kendine düseni(!!) yaptı(??).. Ve rakip için sağlam bir duvar oluşturdu.. Yani evet, karşıya pek gidemedik ama rakibi de bu tarafa getirmemeyi başardık..(söylediğim şeye bakar mısınız?.. yazık bize..)

Ne var ki bu üçlü, savaşmanın(yahut boşa kürek çekmenin) dışında yaratıcılık anlamında pek bir/hiçbir/ şey yapamadığından ve hoca da bunu görmüş olduğundan 2. yarıda Atiba ve Necip’i kenara aldı.. Ama bu kez Gedson orta sahada direnç manasında tek başına kaldı..

Öte yandan rakipler, maç boyu dövdüler Gedson’u resmen.. Bir tek formanın içinden levye çıkartıp dalmadıkları kaldı..

E, iyi de, en azından ssvunma anlamında sağlam kalmayı başarabilen Atiba ve Necip çıkıp geride haşatı çıkmış Gedson kalınca ortz saha bitti.. Orta saha bitince de, maç bitti zaten..

Oyunculara diyecek bir şeyim yok..

Umut, ne yazık ki bu kadar.. Rosier saman alevi gibi olsa da ortalamayı tutturma derdinde.. Talha ve Welinton arasındaki uyum, kötünün iyisi.. Atiba elinden, Necip yüreğinden geleni yapıyor.. Oluyorsa oluyor, olmuyorsa birinin elinden ötekinin yüreğinden bu kadar geliyor demek ki, yapacak hiçbir şey yok..

Gedson için çok üzüntülüyüm, cidden.. Ya çoktan başlamıştır ya da aklının ucunda kıyısında dolanıyordur “Niye geldim ulan ben bu kulübe?..” diye kara kara düşünceler..

Redmond benim için büyük bir hayal kırıklığı.. Beklentinin çok çok altında.. Hiçbir şey yap(a)mıyor sahada.. Biz ne kanatlar gördük bu takımda arkadaş.. Bu nedir böyle?.. Kanat değil, orta saha değil, forvet değil.. E, “what are you?” birader?..(Cem Yılmaz..)

WW dahi kötüydü bence.. “Adama top mu geldi arkadaş?..” diyene saygı duyarım.. Ne var ki şu andaki WW Gomez’in zaten, ama oyuna katkı anlamında Abou’nun dahi gerisinde yani..

Takımın geneli(ve aslında tamamı) şut çekme özürlü.. Ne kadar kalitesiz bir lig olursa olsun nihayetinde Türkiye Ligi’nde başa oynama iddiasındaki bir takımın oyuncularının şutları bu ölçüde dağlara taşlara vurma lüksü de yok hakkı da..

Başkanıyla, TD’üyle, oyuncularıyla, taraftarıyla Camianın bütün bileşenlerinin(tamamının) ciddi manada bir terapiye, psikolojik bir desteğe ihtiyacı var şu anda.. 

Çünkü şurası kesin: Bu iş böyle olmaz.. Hoca da kendine bir çeki düzen vermeli, başkan da, oyuncular da.. Bu şekilde yürüyemeyiz.. Tek bir adım dahi atamayız.. Maykıl Ceksın’ın Muunvolk’u benzeri, ileri doğru adım atar gibi  görünürken geri geri gideriz..

Hoca, biraz az konuşmalı, bir zahmet.. Maç sonlarında oyuncu gömme işini bize bırakıp kucaklamalı çocuklarını.. Bu ligi bu oyuncularla götürecek çünkü.. Varsa şayet saplantılarını terk etmeli.. Daha farklı düşünmeli, daha zekice, kolayca tahmin edilemeyen hamleler yapabilmeli, kadrosundaki her oyuncuyu kullanmalı, kullandıklarını maksimum seviyeye çıkartabilmeli..

Başkan, çocuğunun cebine para koyup ailesine sevgisini göstermeyen baba gibi davranmayı bir kenara bırakmalı.. Görüyorsun işte arkadaş, iki senedir geri geri gidiyor bu takım.. Ve dilinin endazesi olmayan sen, “Beğenmeyenin anasının a*ına kadar yolu var!..” diyorsun bağrından çıkarttığın bebelere.. Yahut, karşına alıp dostça kardeşçe sormuyorsun “Benim atladığım bir şey mi var?..” diye TD’üne, Sportif Direktörüne.. Veya belki(büyük bir ihtimalle) haberimiz olmamakla birlikte soruyorsun ama makul ve efektif cevaplar alamıyorsundur.. Ama o zaman da ya birinden vaz geçmelisin ya diğerinden yahut kendin, kendi koltuğundan..

Bak, vakt-i zamanında (kızdık, köpürdük, ağız dolusu bir araba laf söyledik ama) oyuncularıyla bağının kopmuş olduğunu gören Sergen, Kulübe de zarar vermemek için kısaca “Ben, yapamıyorum..” dedi ve bildi gitmesini arkadaş..

Bunca moral bozukluğunun ardından Allah için söyleyin bari ihvanlar.. Fıkra güzel değil miymiş yani, en azından?..

 

Bir cevap yazın

GIPHY Uygulama Anahtarı Ayarlanmadı. Lütfen Kontrol Edin

  1. Evlerden ırak, evlerden ırak! Tövbe tövbee! … karaciğere kadar, aman aman:)) 😏😏😏

    Geçmiş olsun yoldaş, covid’in teyzesinin oğlu olan bir virüs fena dolanıyor ortalıklarda, çevremde hasta olmayan yok şu an; ben de dahil… uyku, istirahat ve bol bol vitamin takviyesi; yapacak bir şey yok başka… bırakmamışsın dikkat!

    Takım konusunda da diyecek fazla söz bırakmamışsın bize, ne diyelim barbarca bi oyun işte; fazla takılmamak lazım:)) 😏😏😏

    Tekrar geçmiş olsun, fıkra iyiymiş:)) (Necip, Welinton vs. konusunda anlattıkların değil mi fıkra olan?! 🤣🤣🤣)

    2