Aslında oraya “Beşiktaş” değil “Yönetim” yazmam gerekiyordu, pardon…
3
Bunların adalelerindeki VI sakatlığı olmasın Edu?
1
Yönetim her hareketiyle, her hamlesiyle çuvallamakta.. Sadece iletişim konusunda -ki aklıselim insanların en kolay şekilde çözebileceği, en temel yönetsel becerilerdendir- berbat seviyedeki beceriksizlikleri dahi ne kadar kötü olduklarının nişanesidir.
102
5
Hocam ben bile.. BEN BİLE artık bu hocanın gitmesi gerektiğini düşünüyorum. Hem de radikal bir kararla hemen, şimdi, bir an önce…
Hocayı istemediğimden değil, onun yerine Şenol Güneş veya bir başkasının gelmesini arzuladığımdan da değil.. Sadece artık bu sürecin takıma ve hatta camiaya zarar vereceğini gördüğüm için.
Bu düşünceye de son maçta 60 küsürüncü dakikada “İsmail uyuma, değişiklik yapsana” tezahüratıyla eriştim.
Daha iki gün önceki yorumlarımda da görebileceğin gibi hocaya sabır konusunu en çok vurguayanların başında geliyordum burada. Ama malesef.. O eşik geçildi artık taraftar nezdinde. Işık görmeyen taraftarın gözünde hoca bitmiştir, değişiklik yap diyen taraftar bir daha o hoca şapkadan tavşan da çıkarsa bitmiştir, ne yaparsan yap.
Bak belki Valerien Ismael önümüzdeki yıllarda çok büyük takımlardan birini çalıştıracak, bundan neredeyse eminim, tıpkı Del Bosque gibi bizden sonra başarılı olacak. Biz de vay anasını diyeceğiz. Çünkü çok çalışkan, istekli, gayretli ve genç bir hoca. Bu işin okulunu okumuş, gelişmeye açık vs. vs..
Ama burada olmadı, koptu ipler, bu taraftarla yıldızı bir daha kolay kolay barışmaz.
Önümüzdeki hafta sıkı bir galibiyet, sonra bir tane daha, ve ondan sonra da üst üste görkemli bir oyun değişikliğine gitmesi lazım. Ancak öyle olur.
Mümkün mü? Pek mümkün gibi görünmüyor ne yazık ki. O yüzden..
Çok kesin, net ve ivedi şekilde hocaya teşekkür edilmeli. Yoksa tekrar iddia ediyorum, yönetim de onunla birlikte kendi ipini çekecek.
1
1
ya kovacaklar.. ya da beraber gidecekler.. üzülerek söylüyorum.. 🙁
2
2
kardeşim günah günah boşver oynama.. 🙂 kazansan da o paranın saha bir hayrı olmaz zaten. haram paranın bereketi olmaz.. bırak futbolu oynayanlar kazansın kaybetsin bunun üzerine niye bahis oynuyorsun ki?
Nedir?
Eyvallah kardeşim 🙂
3
Bu söylediğin de ayrıca çok önemli bir unsur usta. Yani kendini takımın üstünde görmemek, ego sahibi olmamak.. Kesinlikle sana katılıyorum: Bu adam başarılı olmak istiyor, genç ve hırslı.
Evet, geçmişinde büyük başarıları yok.. Ama zaten bunun için burada. Şu ekonmimizle kaç tane tarihi başarılarla dolu adam getirebiliriz ki buraya. Gözlerimizi gerçeklere kapatarak, kör bir hırsla bağırmamalıyız: “Biz başarılı hoca isteriz, yıldız oyuncu isteriz, her sene şampiyonluk isteriz, her maçı domine etmek isteriz..”
E tamam isteriz kardeşim bunları hepimiz isteriz de, bir tarafta da elimizdeki gerçekler var. Her istediğimiz hemen olmaz öyle. Olmayınca da kendi ellerimizle kendi hocamızı bu kadar gömemeyiz. Gömmemeliyiz. Bak bu adam başarısız olursa biz bunu kendi ellerimizle de desteklemiş olacağız biraz, yani başarısızlığına müthiş katkı sağlıyoruz her gün adamın gitmesini istediğimizi haykırarak.
“E biz taraftarız her zaman haklıyız…”
Yapmayın ama. Böyle bir haklılık yok. Bu sadece sonuç odaklılıktır. Yani Türkiye’de en çok şikayet ettiğimiz kafa yapısıdır. Bu yapıdan şikayet ettiğini söyleyen güya aklıselim arkadaşlar da en çok hoca gitsin diye bağıranlardan.. İşte bu üzüyor beni. Bu sabırsızlık ve tahammülsüzlük canımı acıtıyor. Bu şekilde hiçbir yere varamayız. Olacak olanı söyleyeyim:
Bir hoca gider, öbürü gelir… O gideeeeer öteki gelir… Her hocanın arkasından teneke bağlayıp gönderip dururuz. Beşiktaş da Türk futbolu da yerinde saymaya devam eder…
4
Özetle; ne Valerienci, ne Şenolcu, ne Ali ne de Veliciyim. Beş yaşımdan beri, 38 yıldır Beşiktaşlıyım. İlk defa bir teknik direktör alınırken heyecanlandım (doğru söyleyin hangimiz heyecanlanmadık?) Sergen Hariç, onunki apayrı bir olay. Onda mutlu olduk.
Ama bu hocada heyecanlandım. Neden peki?
Çünkü Türkiye’de oynanan futboldan ve kısır döngüden bıkmış usanmıştım, neredeyse Beşiktaş maçlarının bile sadece özetleriyle yetinir hale gelmiştim ve maçları dahi bırakmak üzereydim.
Ama bu kez bir başka açıdan bakabilme, bir devrim yapabilme fırsatı var gibiydi elmizde. E kardeşim devrimler bir günde olmuyor ki? En başından beri söylüyorum, şu adama bir şans verilsin, keşfedecek, görecek, gelişecek..
Vay efendim Beşiktaş staj yeri değilmiş..
E getir o zaman Mourinho^yu? Getirsene Pep’i? Ne alaka? Biz kendimizi çok fazla dev aynasında görüyoruz, kendimizi bir şey zannediyoruz. Ama ayılalım beyler, değiliz!
Şu adamın bu kadar üstüne gidilmeseydi şimdiye kadar çok daha fazla şey yapardı. Ve iddia ediyorum; Sergen Yalçın’daki gibi seyircisiz bir sezon oynansaydı bu sene, emin olun Valerien İsmael RAHAT RAHAT Şampiyon olurdu.
Ha bu arada, adam sanki çok başarısız olmuş gibi konuşuyoruz da… DİKKATİNİZİ ÇEKEYİM:
Şu anda LİDERİZ BEYLER.. :)))
14
1
Viewing 10 comments - 11 through 20 (of 117 total)
Aslında oraya “Beşiktaş” değil “Yönetim” yazmam gerekiyordu, pardon…
Bunların adalelerindeki VI sakatlığı olmasın Edu?
Yönetim her hareketiyle, her hamlesiyle çuvallamakta.. Sadece iletişim konusunda -ki aklıselim insanların en kolay şekilde çözebileceği, en temel yönetsel becerilerdendir- berbat seviyedeki beceriksizlikleri dahi ne kadar kötü olduklarının nişanesidir.
Hocam ben bile.. BEN BİLE artık bu hocanın gitmesi gerektiğini düşünüyorum. Hem de radikal bir kararla hemen, şimdi, bir an önce…
Hocayı istemediğimden değil, onun yerine Şenol Güneş veya bir başkasının gelmesini arzuladığımdan da değil.. Sadece artık bu sürecin takıma ve hatta camiaya zarar vereceğini gördüğüm için.
Bu düşünceye de son maçta 60 küsürüncü dakikada “İsmail uyuma, değişiklik yapsana” tezahüratıyla eriştim.
Daha iki gün önceki yorumlarımda da görebileceğin gibi hocaya sabır konusunu en çok vurguayanların başında geliyordum burada. Ama malesef.. O eşik geçildi artık taraftar nezdinde. Işık görmeyen taraftarın gözünde hoca bitmiştir, değişiklik yap diyen taraftar bir daha o hoca şapkadan tavşan da çıkarsa bitmiştir, ne yaparsan yap.
Bak belki Valerien Ismael önümüzdeki yıllarda çok büyük takımlardan birini çalıştıracak, bundan neredeyse eminim, tıpkı Del Bosque gibi bizden sonra başarılı olacak. Biz de vay anasını diyeceğiz. Çünkü çok çalışkan, istekli, gayretli ve genç bir hoca. Bu işin okulunu okumuş, gelişmeye açık vs. vs..
Ama burada olmadı, koptu ipler, bu taraftarla yıldızı bir daha kolay kolay barışmaz.
Önümüzdeki hafta sıkı bir galibiyet, sonra bir tane daha, ve ondan sonra da üst üste görkemli bir oyun değişikliğine gitmesi lazım. Ancak öyle olur.
Mümkün mü? Pek mümkün gibi görünmüyor ne yazık ki. O yüzden..
Çok kesin, net ve ivedi şekilde hocaya teşekkür edilmeli. Yoksa tekrar iddia ediyorum, yönetim de onunla birlikte kendi ipini çekecek.
ya kovacaklar.. ya da beraber gidecekler.. üzülerek söylüyorum.. 🙁
kardeşim günah günah boşver oynama.. 🙂 kazansan da o paranın saha bir hayrı olmaz zaten. haram paranın bereketi olmaz.. bırak futbolu oynayanlar kazansın kaybetsin bunun üzerine niye bahis oynuyorsun ki?
Nedir?
Eyvallah kardeşim 🙂
Bu söylediğin de ayrıca çok önemli bir unsur usta. Yani kendini takımın üstünde görmemek, ego sahibi olmamak.. Kesinlikle sana katılıyorum: Bu adam başarılı olmak istiyor, genç ve hırslı.
Evet, geçmişinde büyük başarıları yok.. Ama zaten bunun için burada. Şu ekonmimizle kaç tane tarihi başarılarla dolu adam getirebiliriz ki buraya. Gözlerimizi gerçeklere kapatarak, kör bir hırsla bağırmamalıyız: “Biz başarılı hoca isteriz, yıldız oyuncu isteriz, her sene şampiyonluk isteriz, her maçı domine etmek isteriz..”
E tamam isteriz kardeşim bunları hepimiz isteriz de, bir tarafta da elimizdeki gerçekler var. Her istediğimiz hemen olmaz öyle. Olmayınca da kendi ellerimizle kendi hocamızı bu kadar gömemeyiz. Gömmemeliyiz. Bak bu adam başarısız olursa biz bunu kendi ellerimizle de desteklemiş olacağız biraz, yani başarısızlığına müthiş katkı sağlıyoruz her gün adamın gitmesini istediğimizi haykırarak.
“E biz taraftarız her zaman haklıyız…”
Yapmayın ama. Böyle bir haklılık yok. Bu sadece sonuç odaklılıktır. Yani Türkiye’de en çok şikayet ettiğimiz kafa yapısıdır. Bu yapıdan şikayet ettiğini söyleyen güya aklıselim arkadaşlar da en çok hoca gitsin diye bağıranlardan.. İşte bu üzüyor beni. Bu sabırsızlık ve tahammülsüzlük canımı acıtıyor. Bu şekilde hiçbir yere varamayız. Olacak olanı söyleyeyim:
Bir hoca gider, öbürü gelir… O gideeeeer öteki gelir… Her hocanın arkasından teneke bağlayıp gönderip dururuz. Beşiktaş da Türk futbolu da yerinde saymaya devam eder…
Özetle; ne Valerienci, ne Şenolcu, ne Ali ne de Veliciyim. Beş yaşımdan beri, 38 yıldır Beşiktaşlıyım. İlk defa bir teknik direktör alınırken heyecanlandım (doğru söyleyin hangimiz heyecanlanmadık?) Sergen Hariç, onunki apayrı bir olay. Onda mutlu olduk.
Ama bu hocada heyecanlandım. Neden peki?
Çünkü Türkiye’de oynanan futboldan ve kısır döngüden bıkmış usanmıştım, neredeyse Beşiktaş maçlarının bile sadece özetleriyle yetinir hale gelmiştim ve maçları dahi bırakmak üzereydim.
Ama bu kez bir başka açıdan bakabilme, bir devrim yapabilme fırsatı var gibiydi elmizde. E kardeşim devrimler bir günde olmuyor ki? En başından beri söylüyorum, şu adama bir şans verilsin, keşfedecek, görecek, gelişecek..
Vay efendim Beşiktaş staj yeri değilmiş..
E getir o zaman Mourinho^yu? Getirsene Pep’i? Ne alaka? Biz kendimizi çok fazla dev aynasında görüyoruz, kendimizi bir şey zannediyoruz. Ama ayılalım beyler, değiliz!
Şu adamın bu kadar üstüne gidilmeseydi şimdiye kadar çok daha fazla şey yapardı. Ve iddia ediyorum; Sergen Yalçın’daki gibi seyircisiz bir sezon oynansaydı bu sene, emin olun Valerien İsmael RAHAT RAHAT Şampiyon olurdu.
Ha bu arada, adam sanki çok başarısız olmuş gibi konuşuyoruz da… DİKKATİNİZİ ÇEKEYİM:
Şu anda LİDERİZ BEYLER.. :)))