içinde

2020 kadın!

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, hazırladıkları raporda, “Bu yıl 300 kadın cinayeti işlenmiş, 171 kadın şüpheli bir şekilde ölü bulunmuştur. Öldürülen 300 kadından 182’sinin neden öldürüldüğü tespit edilemedi, 22’si ekonomik, 96’sı da boşanmak istemek, barışmayı reddetmek, evlenmeyi reddetmek, ilişkiyi reddetmek gibi kendi hayatına dair karar almak isterken öldürüldü.

2020 yılında öldürülen 300 kadının 97’si evli olduğu erkek, 54’ü birlikte olduğu erkek, 38’i tanıdık birisi, 21’i eskiden evli olduğu erkek, 18’i oğlu, 17’si babası, 16’sı akraba, 8’i eskiden birlikte olduğu erkek, 5’i kardeşi, 3’ü tanımadığı birisi tarafından öldürülmüştür. 23 kadının ölümüne sebep olan kişilerin yakınlık durumu tespit edilemedi.

Kadınların 181’i evinde, 48’i sokak ortasında, 15’i işyerinde, 14’ü de arazide, 11’i arabada, 5’i otelde, 4’ü ıssız bir yerde, 1’i odun deposunda, 1’i kuaförde öldürülmüştür. 20’sinin öldürüldüğü yer tespit edilememiştir. Bu yıl öldürülen kadınların yüzde 60’ı evlerinde öldürüldü.

170’i ateşli silahlarla, 83’ü kesici aletle, 26’sı boğularak, 10’u darp edilerek, 2’si yakılarak, 1’i kimyasal madde ile, 1’i de yüksekten düşülerek öldürüldü.

Bir cevap yazın

GIPHY Uygulama Anahtarı Ayarlanmadı. Lütfen Kontrol Edin

  1. Çok geride kalmış vakitlerden,
    kadim yıllardan bu yana,
    hiçbir coğrafyada,
    hiçbir toplulukta değişmeyen,
    hep aynı olan,
    hep aynı kalan kural şudur:
    “Önce kadınlar ve çocuklar…”

    Dikkat edin,
    “Önce çocuklar ve kadınlar..” dahi değil,

    “Önce kadınlar ve çocuklar..”

    Erkek nüfus yoğunluğu üretim, ticaret, keşifler ve savunma ihtiyacı nedeniyle elbette çok önemlidir..

    Ancak, toplumun devamının yolu tektir…
    O yol, kadının korunmasından ve o korunan kadının yetiştireceği çocukların temel eğitiminden, bakımından geçer..

    Tarihin unutulmuş, kadim, ilkel zamanlarındaki temel anlayıştan söz etmekteyiz…

    Günümüz:
    Bir kadını eşin, sevdiğin, kınalın, can parçan, dostun, ayalin, en değerlin olarak görmeyeceksin..
    Ve o kadına bunu hissettirecek, yaşatacak bir ihtimamla değil,
    Sadece “Bıçağı bileyeceğin” bir mal, meta, cinsel köle olarak yaklaşacaksın,

    Ve sonrasında o kadından dünyaya gelecek çocuğundan, evladından sana ve topluma faydalı bir birey olmasını umacaksın/bekleyeceksin..

    Aslında, böyle bir ruhsal/düşünsel(!!) yapıya sahip birinin böylesi ulvi bir beklenti icinde olabileceğini varsaymak kadar büyük aymazlık da olmaz ya,
    o da başka…

    Toplamda, toplumun tamamına yönelik bunca şiddetin, vahşetin, kıyımın, kırımın var olması toplumu bu kadar az rahatsız ediyorken,
    Genel bir ruhsal/düşünsel sapmaya, bozulmaya, kırılmaya işaret etmekteyken,

    Üstüne üstlük bir de bu vahşetin, en korunması gereken cinsiyete, kadına (ve çocuklara) yönelmiş olması, gerçek bir cinnet halini işaret ediyor, ne yazık ki…

    Savaşlarda düşman tarafların birbirlerinin umudunu, direncini, birliğini, bütünlüğünü yok etmek;
    Karşı tarafın ırksal saflığına zarar vermek için savaştığı tarafın kadınlarına yönelik hareketleri/hakaretleri dahi (sosyal-antropolojik manada) bir anlayışa(!!!) oturtulabilirken(!!!)

    Barış döneminde, kadına yönelik, hem de kendi yakınları tarafından yapılmakta olan bu tür ve yoğunluktaki saldırılar kadar,
    Bu saldırılar karşısında suskun kalmak da akla ziyan bir anlayışın(!) göstergesidir..
    En az o hareketleri yapan caniler kadar yüksek bir cinnet haline işaret eder..
    ?????

    Çok farklı ve fakat çok önemli bir konuda çok değişik ve çok güzel bir paylaşım yapmışsınız Özkan bey..

    Teşekkür ederim, kutlarım..
    (tersi de olur)

    ?????
    ?????
    ?????