içinde

Akmaya Hazır Yaşlar ve Bir Deli Oğlan..

“Başka yeri bilmem ama bizim köyün gözyaşı akmaya hazırdır..

Cepheden iyi haber gelince de, kötü haber gelince de; 

birinin kızı kocaya kaçınca da, dönüp geri gelince de; 

biri güzel bir türkü söyleyince de, 

gaz yağı bitip ev karanlıkta kalınca da, 

ineğin buzağısı ölünce de 

hatta yatma vakti fırtına çıkıp evin saçakları mahzun mahzun inleyince de ağlarlar..

Belki de onların insana duydukları şefkat ve merhamet, Hazreti Adem’in yaratıldığı gündeki gibi bugüne değin tertemiz, katışıksız, dupduru saklanagelmiştir..

Belki de insan olarak yaratılıp toplum olarak teşekkül edeli beri yazgının sağ yüzünden ziyade sol yüzünü görüp sırtına ok, alnına kıymık çok battığından mıdır, 

yorgun yüreğin derinliklerine her asrın bıraktığı keder ve kaygıya yel gibi durmadan uğuldasa da ürkekçe dayandığından mıdır, 

yoksa oğullarının evde doğup kırda öldüğünü çok gördüğünden midir, 

yüzyıllar boyunca huzur ve neşeyi arzu edip bu arzuları göğüslerinde buz gibi donup ve güzel bir şarkı işitince yumuşayıverdiğinden midir

Milletin sıkıntıya düştüğü zamanlarda bir ananın otuz oğlunun otuz mezara dönüşmesinden midir,

O ölümler bilinçaltına yerleştiği için buzağısı ölmüş inek görse bile acısının yeniden uyanmasından mıdır,

Bacı diye bildiklerinin yad ele gittiği için bunların da kanına ta beşikte sinen yaralı ulusun acısı kız kocaya giderken de eski yaranın tazelenmesinden midir bilinmez,

Netice itibarıyla onların gözyaşı akmaya her daim hazırdır..

Onların yaptığı doğrudur belki de.. Onlar sevinç denen nesnenin insana ne kadar pahalıya mal olduğunu hissettirmek, sevinebilmeyi ve ağlayabilmeyi öğretmek istiyorlardır..”

*****

Geride kalan haftada, sosyal medyada izlemeye gayret ettiğim bir sitenin ilgimi çeken bir paylaşımını okumak için sayfasına giriş yaptığımda o güne kadar adını hiç duymamış olduğum bir yazarın, Dulat İysabekov’un bir kitabının tanıtımıyla karşılaştım: “Biz Savaşı Görmedik..”

Yazarın adı, kitabın ismi ve tanıtım yazısı hoşuma gitti.. Fiyatı çok da hesaplı olmamakla birlikte (76 veya 78 liraydı sanıyorum) “Alırım ben bu kitabı..” dedim kendi kendime.. 

Hemen o gün olmasa da haftanın ortasına doğru kentin merkezine indiğimde kitapçıya uğradım.. Minicik bir kuş kadar bedeniyle kucağındaki kitapları oradan oraya dağıtan dünyalar tatlısı kızıl saçlı görevliye sordum.. Bilgisayardan baktı, “Var..” dedi.. Alıp getirdi.. Ödemeyi alt kattan yapacaktım.. “Fiyatı da pek hesaplı değildi ama..” dedim, gülümseyerek.. “Kasadan yardımcı olurlar beyefendi..” dedi.. İndin merdivenlerden, kasaya gidip kitabı uzattım.. Görevli kitabı alıp optik okuyucuyla okuttu, “110 (küsür) lira beyefendi..” dedi.. Olduğum yerde kalakaldım.. “Yahu yapmayın.. Bunun fiyatı 70 bilmem şu kadar liraydı..” dedim.. Kasadaki orta karar bir tepe cüssesindeki görevli cüssesine pek uyan bir sesle ekranı işaret ederek “Bak kardeşim (kardeşim???).. Bu kitabın adı, bu da fiyatı.. Ne yazıyor orada?..” diye sordu.. 

“Yapmayın, etmeyin..” dedim.. “Bunun fiyatı şu kadardı.. Nasıl olsa elimde size ait indirim kartı da olduğundan, daha da hesaplı alabileceğim düşüncesiyle gelmişken..”

“İnternetteki fiyatlar daha düşük olabiliyor..” diyerek hesap makinasını aldı.. Bir dolu tuşa bastıktan sonra “90 liraya gelir size..” dedi…

“E, iyi ya madem.. Hiç yoktan iyidir..” deyip aldım.. 

*****

Bu akşam, bir önceki gün kaldığım yerden devam etmek için açtım kitabı, okuyorum.. Hemen iki paragraf sonra başta size aktarmış olduğum bölüm geldi önüme, iyi mi.. 

“Bizim Köyün” akmaya hazır göz yaşlarıyla ilgili yazılanlar nasıl bildik, nasıl tanıdık geldi bana, anlatamam.. 

Yıllar ve yıllar boyunca alnımıza batan kıymıklar, sırtımızdan girip göğsümüzden çıkan oklar, kafamızda paralanan sopalar nedeniyle oluşmuş iyileşmek bilmeyen ve en ufak bir dokunuşla kalkan kabuğunun altından inceden inceye tekrardan kanamaya başlayan yaralar.. 

Avuçlarının içi, gözlerinin ışıltısı ve yüreğinin başındaki beyazlık dışında derisi kömür karası bir deli oğlanla geçip geçmeyeceği belirsiz olan kadim hayal kırıklıklarımızın gevşettiği göz pınarlarımızdan akmaya devam edecek mi bakalım yarın, emre amade bekleyen göz yaşlarımız..

Bana soracak olursanız şayet, inanın bilmiyorum henüz, ben de..

Ama görünen o ki, “Cepheden iyi haber gelse de ağlayacağım galiba, kötü haber gelse de..”

*****

Hepinize mutluluklar dilerim dostlarım.. 

Hayatta beklediklerinize kavuşmanızı dilerim..

Ak yürekli kara oğlanın da adımları düz bassın, vurdukları menziline ulaşsın..

Bir cevap yazın

GIPHY Uygulama Anahtarı Ayarlanmadı. Lütfen Kontrol Edin