Artık hayatımızda 20’den fazla kullanıcı adı ve şifre gerçeği bulunduğundan, her platformda farklı bir şifre kullandığımdan, bu sitedeki bilgilerimi unuttuğumdan, yeni bir kullanıcı profili oluşturma ihtiyacı hasıl olmuştur..
Az buçuk medya okuryazarlığı olan herkes, haber kanallarının bir kısmında üstüne basa basa ama hissettirmeden zihinlere kazınan şu başlığın ne anlama geldiğini bilir kardeşim..
Asrın felaketi..
Depremin ardından bir grup kafa kafaya veriyor, ”baba biz bu işten nasıl tertemiz sıyrılırız” konulu bir münazara yapılıyor, ”Asrın felaketi diyelim ki, hatalar, kusurlar, hırsızlıklar, ihmaller arka planda kalsın” önermesi galip çıkıyor.. Bu kusurları ortaya dökmeye çalışanlara da ”hele bir dur birader siyasetin sırası mı? şey yapıyoruz şurada” denerek bir kaç şamar indiriliyor.. ”Depremin 98. saatinde bir mucize daha” diye bir kaç haber pompalanıyor, yaralar sarılmaya başlıyor…..
Tablo bu.. Gösterilen ölüm sayılarına rağmen yıkılan binaların kaba taslak hesabını yapan herkes bilançonun çok korkunç olduğunun farkında.. Depremin sahası çok geniş, yapılabileceklerin sınırlı olduğunun da ben farkındayım. Zamanında gerekli önlem alınmamışsa, arama kurtarmaya değil bin ekip, bin Süpermen gelse sonuç değişmez. Esas olan kurtarma değil, binayı ayakta tutmaktır.
Asrın felaketi denen mevzu, bir kısım Türk insanının kronik hırsızlığının acı faturasıdır. Yeryüzünde insandan başka hiçbir canlı depremden etkilenmiyor, depremden korkmuyor, depremi felaket olarak görmüyor. Ama insan, kendi elleriyle hazırlıyor bu felaketi. Bu acı tablonun ardından 3 ay sonraki seçime yatırım için deprem enkazı üstünde tepinen ”hangi görüşten olursa olsun” kravatlılardan duyduğum mide bulantısı tarif edilir gibi değil.. Ben, yapabileceğim ölçüde yardımda bulunup, evdeki televizyonların fişlerini çektim. Telefonu elimden attım. Bakamıyorum birader olanlara.. Yürek dayanmaz derler ya, yüreğin dayanamamasının ne demek olduğunu bu kez çok iyi anladım. Ben bu haldeyken, deprem bölgesinde kamera kadrajına girebilmek için birbirlerini ezen zavallılara bakıp iç geçiriyorum..
Böyle olmamalıydı.. Bu ülke bunları hak etmiyor..
Ülkenin temel problemi, kimse kendi işini yapmıyor. Kimse iyi olduğu alanda faaliyet göstermiyor. İyi olduğu alanda faaliyet gösterenler de ÇALIYOR..
Cebinde bir kaç milyonu olan cahil, müteahhit oluyor. Müteahhidin iletişim fakültesi mezunu yeğeni şantiye şefi oluyor. Gerçek müteahhit adamlar politikacı oluyor. Demir tüccarları, holding sahipleri kulüp başkanı oluyor. Ayakkabı imalatçıları TFF başkanı oluyor. İlahiyatçılar AFAD yetkilisi oluyor. Enerji üreticileri bahis ve medya organı sahibi oluyor. Passolig Genel Müdürü sportif direktör oluyor.. Mizah ustaları Maliye Bakanı oluyor…
Bu rezil tabloya rağmen, ülkenin önünde tarihi bir şans var artık..
Bu 10 şehirde yıkılan binaların tamamını masaya yatırmak, çevre şehircilik bakanlığından belediyelere, zemin etüdünü yapanlardan inşaat ruhsatı verenlere, müteahhitlerden şantiye şeflerine, inşaat denetmenlerinden imar affı çıkaranlara, malzeme üreticilerinden inşaat ustalarına kadar bu felaketin yaşanmasında izni, ihmali ve menfaati olan herkesin müebbet hapisle cezalandırılması gerek. Bu saatten sonra hizmet sektöründe faaliyet gösteren herkes bilecek ki, ben işimi hakkıyla yapmazsam gün yüzü göremem….
Bu yapılır mı? Güldürmeyin..
Bir kaç tane nispeten arkası zayıf hırsızın kafası koparılır, 1 hafta sonra haber kanalları deprem öncesindeki foseptik yayınlarına başlar, 1 seneye kadar hayatta kalanlar evlerine yerleştirilir, 1,5 yıl sonra Maraş depremi hafızalardan silinir. Ta ki 20 yıl sonraki bir büyük afete kadar adı bile anılmaz. Bu 20 yıllık sürede yeni hırsızlarımız yetişir, daha fazla para, daha fazla bina için bir kaç demir çalmaktan imtina etmeyecek girişimcilerimiz olur.. Yani bizden hiç bir bok olmaz kardeşim. Haybeye umutlanma..
Bu siyah tablonun karşısında beyaz bir tablo da var.
Bu topraklara neden aşık olduğumu bir kez daha anımsatan bir mevzu bu. Sadece yaşadığım ilçeden bir örnek vereceğim. 10 bin kişilik küçük bir ilçe burası. Bugün 16. yardım tırını yola çıkardı belediye. Orada gece 3’lere kadar elden ele malzeme taşıyan gencecik adamları, kadınları, yaşlıları, dindarları, demokratları, sosyalistleri görünce adam akıllı ağlıyorum. Orada görevli bir arkadaş, içinde 8 tane yumurta kalmış 30’lu bir yumurta kolisi paketlediğini söyledi. Şu inceliğe, şu yüceliğe bakıp da esas duruşa geçmemek mümkün mü? Burası böyleyse, diğer tarafları düşünemiyorum..
İşte umutlanacaksam, umutluysam tek nedeni budur.. Cebindekinin yarısını, dolabındakinin tamamını veren insanlar varsa, umut vardır..
Depremden etkilenen, kayıplar yaşayan bütün kardeşlerime geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum. Can kaybı yaşayanlara sabırlar diliyorum.
Elden bir şeyler gelse, hani dışarıdaki her bir çocuğu göğsüme basıp ısıtabilsem, hani korku dolu gözlerini biraz olsun gülümsetebilsem dünyanın en mutlu insanı ben olurdum..
Ama olmuyor..
Geçecek, soğuyacak, unutulacak..
Biraz zaman, biraz güç gerek..
Sevgiyle..
Sevgiler bizden efenim…💖💖💖
Eline koluna yüreğine sağlık; harikasın… 👏👏👏👏👏
IMZA! Asrin felaketini deprem degil, devlet-muahit-belediyeler el ele beraberce yapmistir. Bu ise en ucundan bile katkisi olanlarin her bir katili 6 milyon sene hapis cezasi almazsa yepyeni asrin felaketlerine hazir olalim. Hala 1 senede butun binalari bastan yapacagiz diyorlar. Allahin adini verdim YAPMA! Ne olur yapma.
Bir yazmışsın, pîr yazmışsın yine Serdar Hocam..
Sağ olasın, var olasın..
🤍🤍🤍🤍🤍
Yedi Düvel gelse tek bir satırına dokundurtmam yazmış olduğun bu yazının hocam..
Ama sen, tutup da, “Seç bakayım bunca cümlenin içinden tek bir tanesini..” desen, şunu seçerdim:
“Yeryüzünde insandan başka hiçbir canlı depremden etkilenmiyor,
depremden korkmuyor,
depremi felaket olarak görmüyor..”
Okur okumaz o cümleyi, bir güvenlik kamerasının tam da deprem anında yakalamış olduğu bir görüntü geldi çünkü aklıma..
4-5 tane İNEK, gece görüşlü kameranın açısında yatmış, uyuyorlardı o videoda..
Sarsıntı başladığında önce bir kafalarını kaldırdılar,
Sonra işin içinde bir gariplik olduğunun ayırtına varıp, durumun ciddiyetini kavrayıp ayakları üzerinde doğruldular.. Belki endişeyle ama neticesinde korkmadan, kaçmadan, ööylece, oldukları yerde beklediler depremin geçmesini..
Çünkü yağmurun yağması, rüzgarın esmesi gibi sıradan bir doğa olayıydı deprem, onlar için..
Şimdi, hasseten rica ederim,
O mahalde can vermiş yurttaşlarımı, kardeşlerimi ineklerden de vasıfsız olarak nitelemekte olduğum anlaşılmasın, lütfen..
O inekler gibi açıklık bir alandayken yakalanmış olsak bizler de, depreme,
Elbette biz de durup, geçmesini bekleriz..
Sarsıntı anında kaçışmamızın, kendimizi açıklık alanlara atmaya çabalamamızın nedeni içinde bulunduğumuz yapılara güvenmememizdir bizim..
Peki neden güvenmiyoruz, bizi her türlü dış etkenden korumak amacıyla inşa edilmiş olan evlerimize?
Koruyamayacağını biliyoruz da ondan..
Bizim sorunumuz yaptığımız işin neticesinde ortaya çıkacak sorunların ciddiyetini öngörememek,
Meselenin varabileceği noktaları kavrayamamak,
Yani Cahillik..
“O kadar da olmaz yahu!…”culuk..
Hukukta buna şöyle bir örnek gösterilir:
Kalabalık bir pazar yerinde 120 km ile aracını sürerken karşına çıkacak insanlara çarpman halinde vurduğunu devireceğini, devirdiğinin fena halde yaralanacağını hatta ölebileceğini öngörürsün, bilirsin…
Ve lakin böyle bir sonucu arzulamazsın..
(Çünkü arzulamaktaysan şayet ya doğrudan katilsindir ya da ruh hastası..)
Ne var ki, böyle bir sonucu arzulamamış olman, netice hakkında hiçbir fikrinin olmadığını göstermez..
Oralarda, o kentlerde kendine bir ev, bir yuva inşa etmek ve bu evi olabildiği ölçüde kesesine uygun bir maliyetle tamamlamaktan öte bir niyeti, bir amacı olmayan (cahil ve öngörüsüz) sıradan şahıslar,
“iyi niyetli” müteahhitler
yahut düpedüz halkın kanını emen vampir yapsatçılar kadar
ve hatta onlardan kat kat fazla sorumluluğu ve günahı vardır, görevleri olduğu halde o imalatları izleyip yanlış yapılmakta veya yapılacak olanlara henüz o hatalı imalat yapılmadan önce engel olması gerekirken müdahale etmemiş olan yetkililerin..
En büyük düşmanı “Kör Cehalettir”, bu ülkenin..
eline emeğine sağlık serdar kardeşim onca bina ayni güzergahta olupta eger bir cami bile kirilmiyorsa orda sözün bittigi yer olup herkes icraata gecmeli ama maalesef tanidigimiz bildigimiz sistem ve o sistemin dişlileri burdan da bi düsman yaratip sucu ona atip aradan siyrilacaktir ….. şifren icin ferhat kardesim e bildir o halleder ama bir iki haftaya bu ara yardim icin cok cabaliyo
Yüce gönüllü hocam 🙏🤍