Beşiktaş’ı sizin elinize mi bırakacağım? Ben de adayım.

Projelerim: Bugüne kadar yapmadıklarım, bugünden sonra yapmayacaklarımın teminatıdır. Bugüne kadar yaptıklarım da, bugüne kadar yaptıklarımdan ibarettir. Yapmacıklarım beni ilgilendirir. Yapmak fiili benim işimdir. Yapısal olarak bir şeyler yapmaya müsaitim. Bu benim yapımda var.

Sözüm ona birileri adaylıklarını açıklamışlar, hiç ciddiye almıyorum. Ciddiyetsizlik her şeydir benim için. O kural, bu kural her yer kural. Kurallarla, kısıtlamalarla gelişimin önü açılmaz. O sebeple ben başkan seçilirsem oyuncular maça çıkıp çıkmamakta serbestler. Zorla mı oynatacağız? Tabi ki hayır! Canı istiyorsa oynar, istemiyorsa oynamaz.

Mesai ve antrenman saatlerini ortadan kaldıracağım. Kişi istediği zaman, istediği yerde antrenman yapabilir. Taktik çalışmalar, birlikte oynamalar vs. için bir araya gelmeye de gerek yok, yapacağımız simülasyonlarla bu işi de çözeceğiz.

Maç günleri ve saatleri için tercihimize göre Federasyondan talepte bulunacağız. Şu gün, şu saatte, şurada oynamak istiyoruz diye. Bu hafta deplasmanda oynamak istemiyorsak onu da talep edeceğiz. Hem öyle her maça gitmeye de gerek yok. Yazık günah.

Taraftarlarımızı da stada kadar yormayacağız. Beşiktaş TV ile yayın ihalesine girip tüm taraftara ücretsiz abonelik vereceğiz. Taraftarımızdan kaybedeceğimiz abonelik ücretlerini Galatasaray ve Fenerbahçe taraftarına aboneliği 3 kat yüksek fiyatla satıp oradan karşılayacak ve diğer tüm takımlara Süper Ligi Beşiktaş TV’den izleme keyfini sunacağız.

Tüm bunlar için sadece bir yıl istiyorum. Bir yılın sonunda bir yıl daha isteyeceğim. O bir yılın sonunda da bir yıl daha. Emin olun daha fazlası olmayacak. Birer yıl. Her yıl, bir tane, bir yıl.

Neyse, sözü uzatmayalım. Bu kötü gidişat düzelecekse eğer, bu ancak ve yalnızca sezgisel boylamda pisişik etkileşimlerin ortaya çıkaracağı sinerjik havanın etkisiyle olabilecektir. Bu sebeple ve bir şekilde dışa yansıtımımızı lehimize güdülemek, doyumsal yoksunluğumuzu da dengesel bir giderimle histerik bir evrilmeye dönüştürmek zorundayız. E haydi toparlanın, gitmiyoruz…