içinde

Bir Solak Hikayesi…

BODO..

Lise son sınıftayım. Yüreğime devrimcilik ateşi öyle bir düşmüş ki, demiri bükecek gücü görüyorum kendimde. Sarı kravatlı, kahverengi takımlı müdür yardımcısını geçtim, dünyaya kafa tutasım geliyor. Tutuyorum da. Kendi babam dahil çok kişinin sorgusuna maruz kalıyorum. Vallahi gık demiyorum. Sorguya itirazım yok. Yeter ki doğru sorular sorulsun, cevaplamaya can atıyorum.. Zaten bütün mevzu anlatabilmekti. Anlattım.. Anlayan oldu, anlamayan oldu, şefkat duyan oldu, nefret eden oldu. Ama anlattım be birader. 18 yaşımda anlattıklarımı bugün anlatamam. 

Bir akşam bir mevzu oldu Balgat tarafında. Olan oldu, kaçmaya başladık polislerden. 90’ların en rezil zamanları. Yakalansak belki de izimizi bulamayacaklar. Kaça kaça alçak bir duvarın dibine kadar geldik. Duvardan atlasak gerisi kolay biliyoruz. Duvardan atladık, yukarı sokaktan toz olup evlere dağıldık. Ertesi gün okulda muhabbet duvar üzerineydi. Ulan nasıl atladık o duvardan diyor bizim hödükler. Atlanmayacak ne var diye makara yapıyorum kendimce. Okul çıkışında bir gittik ki duvarın dibine, benim alçak dediğim duvar 2 metreden yüksek yeminle.. Tırmanmışız abi. Hem de yekten, zorlanmadan iyi mi?

İster gençlik de, ister can havli de, ister manyaklı de.. Atladık işte..

Hapse düşen yazarın en iyi eserini yazmasına eyvallah. Can havliyle yapılan son hamlenin en doğru hamle olabileceği fikrine de kabul. Peki buna kim karar veriyor? Hapsedildiğine inanıyorsan mahkumsun. Yaşamın son durağına geldiğine ikna olmuşsan, tam olarak oradasın. Kendi hayatının aktörüysen, ki öylesin? Sen karar ver o zaman mahkum musun özgür mü.. Son durakta mısın yeni hayatın ilk durağında mısın..

Son yazını okudum BODO..

Benim okuduğum yazı bir can havli yazısı değil güzel abicim. Benim okuduğum bir mahkumun serzenişi de değil.

Ben o yazıda berrak bir zihin, hayatla yüz yüze gelmeye eyvallah demiş bir adam, gerçekçiliği benimsemiş bir kahraman gördüm. Nobel ödülü kazanan yazarların Nobel öncesi ve Nobel sonrasındaki özgüven farkı çokça ilgimi çekmiştir benim. Bu ödül sonrasında çıtayı arşa çıkaran bir sürü yazar sayarım..

Senin Nobel’in mücadele ettiğin hastalıklar BODO. Verdiğin mücadele seni bambaşka bir seviyeye taşımış. Okka gibi o yazı çıkmazdı yoksa. Çıkamazdı usta..

”Ne anlatıyon ulan dürrük” deme bana. Bir mevzu var değinmek istediğim. 

*** Yaz be abi. Sadece sol elin çalışıyorsa onunla yaz. Yazamadığın yerde sana el oluruz. Hayatını, mücadeleni, Beşiktaşlılığını, savaşını yaz. Adına da ”Bir Solak Hikayesi” de.. Yorulduğun yerde omuz oluruz.. Olağanüstü mücadeleni, duru zihnini kaç kişiye ulaştırırsak o kadar iyi değil mi? Sen yaz abi.. Sonrasını bize bırak. Kitaplaştırmanın mücadelesini biz verelim.. Sen ayrı, biz ayrı mücadele verelim. Senin verdiğin mücadelenin yarısını verebilsek olur o iş. 

Ben olmadık yerde yüksek bir duvardan atlayarak belki de hayatta kaldım..

Senin duvarın da bu olsun. Senin avantajın şu ki, o duvarı atlama kısmında YALNIZ DEĞİLSİN..

Bir cevap yazın

GIPHY Uygulama Anahtarı Ayarlanmadı. Lütfen Kontrol Edin

  1. gece gece ağlattın beni ne diyeyim. yazını okumadan yazdım koydum minik bir hikaye.. birde bi bakayım dedim duruyormu oturduğumuz ev. google sokak görünümünden buldum. ev yıkılmış. ama o suliet duruyor. zaten onu gördüm gözlerim doldu. dernek binasında kurşun izleri halen duruyor. üst camları kurşunlar parçalamış ev sahibi orayı bir kapatmış.bir daha ne kiraya vermiş nede evi satmış. 1976 daki boyasıyla kurşun izleriyle duruyor…
    yalnız değilim biliyorum. sizler varsınız. ben mustafa memiş dahil yaklaşık altı senedir buralardayım. Bizi birleştiren Beşiktaş aşkımız…bu vesile ile de birbirimizle kaynaştık. dert ortağı olduk. geçen sene benim bir yardım çığlığıma bütün forum seferber oldu.maddi gücü olanlar maddi. olmayan twitterdan sağlık bakanlığı müfettişini beni aramak zorunda bırakacak katkıyı verdi.sağolun varolun. valla ben Sverisson üstadın gazına geldim yazıyorum. sağlığım elverdikçe de yazarım. ben burdaki arkadaşlar dostlar için yazıyorum. amacım sizleri fazla sıkmadan hayatımdan hatırladığım kesitleri az biraz gülümsetmek, azda buruk yanlardan bahsetmek. yaptığım sadece bu. bunun bana faydası ne? ben bu yazılara başlamadan evvel zaten ağrıdan uyuyamıyorum ya yatakta bir sola -bir düz ( sağ tarafıma yatamıyorum sakatlıktan.) e mecbur kafan tedavine takılıyor.. ama yazı yazınca mesela ben az önce hikaye paylaştım. sizin okumanızla üç dakkada okursunuz. benim yazmam üç saat sürdü. yaklaşık otuz beş dakkadır sana yazıyorum. yani yaklaşık dört saattir rehabilatosyandayım. belki beynim size anlattığım dönemdeki sağlıklı halim moduna sokuyor kendini. çünkü benim yazdığım hikayeyi yazarken yazılan ana karakter benim. ben hikayemi yazarken o kadar konsantre oluyorumki bir anda onun gözü oluyorum,nefesi oluyorum. olayları hayal mayal değil duygularıyla yaşıyorum. yazarken gülüncek yerde bende gülüyorum yazmayı bırakıp. ağlanacak yerde ağlıyorum. çünkü o an ben olayı gerçekten yaşıyorum. bu taraftada ne kanser kalıyor ne covid nede delta. kendimi sağlıklı sanıp sol elimle yazı yazıyorum ya.. sağ elimi su bardağına uzatmaya çalışıyorum. tabi el milim kımıldamayınca hayatın gerçeklerine dönüyorum. belli sende yazım üstadısın. iyiki o duardan atladın. iyiki seni tanıdım. sağol varol.

  2. Duygularımı, düşüncelerimi, gördüklerimi, tanık olduklarımı ifade etmekle ilgili hiçbir sorunum olmadığını düşünürdüm, bugüne kadar..
    Yok hükmündeydi o meşhur “Anlatılmaz, yaşanıŕ” kalıbı, benim için..
    “Anlatırım olm ben!..” modundaydım..
    Yaşama konusu, eyvallah.. da, anlatma konusunda niye tıkanır ki insan..
    Derdim..

    Değilmiş..

    Yetersiz kalabiliyormuş bazen insan..
    Kaç gündür zaten aklım fikrim allak bullaktı, @bodo‘nun o muhteşem yazıları nedeniyle..
    @serdar-bjk hocamın bu bombasıyla donup kaldım..
    Nutkum tutuldu..

    Caz müzisyenlerinin soru-cevapları gibi..
    Ana tema arkada devam ederken bir ustanın attığı soloya, bir diğer ustanın yaptığı solo-atakla cevap vermesi gibi..

    @serdar-bjk hocamın yazısı,
    Forumun en harika üyelerinden biri olan @deliziya‘nın değerlendirmesi
    Ve sevgili @bodo‘nun Serdar hocasına verdiği muhteşem yanıt..
    Aklım durdu..

    İki noktadan bir doğru,
    Üç noktadan bir düzlem geçer, benim bildiğim…

    Sizler,
    Siz üçünüz çok başka bir boyuta taşımışsınız o düzlemi arkadaşlar..

    Aşk olsun be kardeşim,
    Helal olsun arkadaş..

    ???????
    ???????