içinde

Dayı..

Akşamın geç bir vaktinde, penceresinden baktığında tıklım tıkış bir trafikle yüz yüze geldiğin bir büyük kentteki sıcak, korunaklı evinde bir başına oturmuş, eşini beklemektedir Umut.

Telefonun öbür ucunda eşi, yalvaran bir sesle konuşmaktadır kocasıyla:

“Çocukları aldım, geliyorum.. Ama 1,5 saat yol gösteriyor(navigasyon?..).. Umuut!.. Haydi gel deneyelim şu konuştuğumuz şeyi, ne olur.. Kalkarız altından.. Becerebiliriz..”

Yorgundur, bezgindir Umut.. O yorulmuştur bu hayattan ama,

Düşüncelidir bir yandan da..

Hiç de kolay değildir çünkü eşinin “Yapabiliriz..” dediği şey..

Sonra bir sabah, atlar arabasına ve çıkar yola..

Gün boyu araba kullanır çok uzak bir yerdeki babadan (ve hatta belki dededen) kalma evine, toprağına doğru..

Geç vakit varır gideceği yere.. 

Lakin bir hayal kırıklığı karşılar O’nu..

Yıllarca boş kalmaktan viraneye dönmüş, içine hayvan bağlasan durmayacak yıkık dökük, harap bir ev..

Yanmaz bir ocak,

Çekmez bir baca..

Arabasında geçirir geceyi, mecburen.. 

Atadan kalma toprağını görmeye gider, ertesi sabah..

Su kenarında(Nehir?../ Göl?..) güzel bir konumdadır tarla..

Küçük denilemeyecek bir büyüklükte, eni konu kocaman, dümdüz, tabak gibi..

Lakin, sahiplerinin ardından toprak da yetim kalmıştır, aynen harabeye dönmüş ev gibi..

Çalı çırpı doldurmuştur toprağı.. 

Hatta onlar dahi dayanamamış kuruyup gitmişlerdir..

Koca koca dere taşlarıyla dolmuştur toprağın yüzü..

Olmaz böyle yani..

Kent insanına çok yakışan sevimli, derli toplu; küçük, narin arabasıyla köy meydanına gider..

Ahaliye selam verdikten sonra merkezdeki tarım aletleri satan dükkandan işine yarayacak üç-beş araç alır..

Köy meydanındaki meraklı bakışlar altında arabasının bagajına koyarak döner geri, işine koyulur..

 ..

Çalıyı çırpıyı söker, atar..

Toprağı istila etmiş taşları toplar,

El arabasına koyup tarlanın kıyısına dökerek yığma bir duvar yapmaya başlar..

Ne var ki,

Kentteki işinde masa başında oturup kalem tutmaya benzemez elbet toprakla uğraşmak.. 

Yorar, gerer adamı..

Hele de acemilik,

Ne yapacağını bilememek..

Yine de niyetine girmiş, kafasına koymuştur Umut..

Caht etmiştir bir kere..  

Toprağı sürmeye gelmiştir sıra..

Ama nasıl, neyle?..

Yine köyün meydanına gider, o işte kullanabileceğini düşündüğü, olabilecek en basit tarım aletlerini alır, atar arabasının bagajına..

Başlar, Cilalı Taş Devrinden kalma en basit yöntemle toprağı sürme çabasına..

Yıllar boyu işlenmemekten sertleşmiş toprak direnir elbet kazmaya, küreğe, bele..

Kimi tarım aleti yetersiz kalır.. 

Kimiyse zayıf kaldığından kırılır..

Çaresizlik sarara bedenini, öfkeyle bağırır, haykırır, isyan eder Umut..

Sonra bir gün, yine arabasına doldurduğu ilkel tarım araçlarıyla tarlasının başına geldiğinde bir de bakar ki,

Koca tarlanın üzerinde masmavi bir traktör bir ileri gidip gelerek sürmektedir toprağı..

Altı üstüne gelmiş koyu kahverengi toprak neşeyle gülümsemektedir adeta Umut’a..

Şaşkınlığından, sevincinden, mutluluğundan gözleri dolar, ağlar..

Elleriyle gözlerini silerek gider yanına traktörün, 

“Ya, çok teşekkür ederim Dayıcığım..” der..

“Valla, inan bana ne diyeceğimi bilemiyorum ben..”

“Sen, Mehmet’in oğlu musun?..” diye sorar traktörün üstünde oturan köylü..

“Evet, Dayım..” der Umut..

Sürücü koltuğunda kendinden son derece emin bir biçimde dimdik oturan, yüzü az önce sürmüş olduğu toprak kadar yaşlı adam yürekten bir sevgiyle ve büyük bir anlayışla bakar Umut’a..

“Hoş geldin evladım..” der..

“Hoş bulduk..” diye yanıtlar Umut da..

“Gel hele..” diyerek yanına davet eder köylü Dayı, Umut’u.. 

Traktörün çamurluğuna bindirir, götürür..

..

..

..

Şu günlerde tv’lerde dönüp durmakta olan Türk Traktör Firması’nın reklam filmiydi bu, yukarıdaki..

Görmüşsünüzdür elbette..

Çok beğendim,

Sizinle paylaşmak istedim..

Zaman dediğimiz o koca nehir gün be gün alıyor bizi sürüklüyor bir yerlere..

Bir gün, birileri açısından birer Dayı yapacak hepimizi, nasılsa..

Lakin, ille de bir gün bir Dayı olacaksak şayet, böyle bir Dayı oluruz umarım..

Velev ki hatalı da olsalar gençlere 

-büyük bir sevgisizlik ve sırtındaki kendi yaşanmamışlığının yüküyle- 

“Çıkar bakayım cebinden telefonunu..” diyenlerden değil..

Bir cevap yazın

GIPHY Uygulama Anahtarı Ayarlanmadı. Lütfen Kontrol Edin