içinde

DİZİLİŞ FUTBOL

Günümüzde Futbolun içerisinde başlı başına bir bilim dalı haline gelmiş, hatta her dönem kendi dahilerini bile kendi içerisinden çıkarabilmiş “Taktik Biliminin” doğuşundan günümüze kadar ki değişim ve gelişimi üzerine bir yazı dizisiyle sizlerleyim..

Taktik severler, bu tarafa yanaşın, başlıyoruz?

—BÖLÜM 1—

TAKTİK ANLAYIŞIN DOĞUŞU ve FUTBOLUN TAŞ DEVRİ

Futbolu sadece uzaktan takip etmek yerine, işin mutfağını merak edip az biraz derinlere doğru indiğinizde, çok farklı ve karmaşık bir dünyanın kapılarının size aralandığını görürsünüz.. Bu konulara biraz da merakınız var ise, kafa yormak hoşunuza gidiyor ise, geçmiş olsun?, o kapıdan bir daha çıkmamak üzere içeri girdiniz demektir ki, artık futbolu farklı bir bakış açısıyla izlemeye başlarsınız.. 

Şimdilerde hepimizin kendi aramızdaki tartışmalarımızda dahi ağzımızdan düşürmediğimiz 4-3-3, 4-4-2, 4-2-3-1, 3-5-2…. vb taktik dizilişlerin aslında deha noktasında zekaya sahip teknik adamların tutkulu mücadelelerinin sonucu meydana çıktığını, sanki pozitif bilimlerin herhangi bir alanıymışçasına adım adım ve sebep sonuca dayalı bir şekilde gelişerek şimdiki hallerini aldığını görmek farklı ve güzel bir duygu gerçekten.. 

İşte bu yazı dizisi bu duyguyu az da olsa sizlere aktarabilme amacıyla yazılmıştır..

Bu doğrultuda; Konumuza Başlangıç noktamız, tahmin edeceğiniz üzere 1800’lü yılların sonu, 1900’lerin başı.. Futbolun doğum yılları.. 

Futbolun taş devri olarak da bilinen o dönemlerde İngiltere’de oynanan futbolun tek bir hedefi bulunmakta idi: “YEDİĞİNDEN FAZLASINI AT”..

Aslına bakarsanız bu mantık ve basit düşünme bakış açısı günümüzde hala daha geçerliliğini koruyor ancak o dönem bu mantığın sahaya yansıtılma biçimi biraz değişikti ve günümüze pek uygun değildi. Çünkü o dönemlerde takımların 6, 7 hatta 8 oyuncu ile rakip kale önüne yığıldığı sadece ofansif futbola dayalı bir oyun anlayışı hakimdi..

30 Kasım 1872’de oynan —tarihin ilk milli maçına— İskoçya-İngiltere mücadelesine yakından baktığımızda, İngiltere’nin sekiz forvetli 1-1-8 veya yedi forvetli 1-2-7 dizilişleri ile oynadığını; İskoçya’nın ise maça altı hücum oyunculu 2-2-6 dizilişi ile başladığını görebiliriz mesela..

İngiltere bu taktik anlayış ile bir oyuncusunu defansta bırakarak kaybedilen topları almayı ve orta sahadaki bir veya iki oyuncusu ile boşta kalan topları diğer oyuncular için ileri aktarmayı hedefliyordu. O zamanki İngiliz oyun tarzı tamamen bireysel mükemmellikle ilgiliydi ve İngiliz oyuncuları top sürme yetenekleriyle ünlüydü. 

İşte İskoçya ile oynadıkları o maçta İngiliz oyuncular topu mümkün olduğu kadar ileriye götürmeye çalışacaklar, ancak daha fazla ilerleyemedikleri zaman başkalarının kovalaması için topu öne atacaklardı. Lakin İskoçya, topu oyuncuların arasından paslarla geçirerek İngiltere’yi şaşırtmayı başardı. Çünkü İskoç oyuncular dizilişe çiftler hâlinde dağıldı ve her oyuncu topu her seferinde yanındaki çiftine pas vermeyi denedi. İskoç oyuncuların yaptığı bu deneme, ingilizlerin o yıllarda geliştirdiği top sürerek atak yapma anlayışını kırmak için düşündükleri bir çözüm yoluydu. Karşısındaki takımın en iyi olduğu noktayı kırmak ve onları alt etmek amacıyla iskoçların denediği bu “pas oyunu hamlesi”ni, bilinen ilk taktiksel gelişim olarak nitelendirirsek yanlış olmaz sanırım.

O maçta iki takım da bu kadar hücuma yönelik oynamasına rağmen oyunun 0-0 berabere bitmesi de kaderin bir cilvesi olsa gerek.. ?

İşte futbolun karanlık çağlarında İngilizler tarafından sahaya yansıtılan ve sadece ofansif düşünceyi içinde barındıran bu taktik anlayış zaman içinde ancak 2-3-5 düzenine kadar evrilebildi. Takım oyunundan ziyade bireysel yeteneklere, driplinglere ve uzun toplara dayalı bu taktik anlayış, 1920lerin sonlarına kadar hükmünü devam ettirdi..

1920’lerde İngilizler kendi içerisinde benimsedikleri bu tek düze oyun anlayışının geliştirilmesi gerektiğinin gayet farkındalardı. İşte bu geçiş döneminde önceki yılların futboluna başkaldıran bir anlayışa sahip, belirgin bir taktiksel diziliş ve oyun felsefesi olan Herbart Chapman’ın Arsenal’i kendini göstermeye başladı. Charpman, WM adı verilen 3-2-2-3 taktiksel dizilişi ile o zamana kadar adı sanı duyulmamış olan Arsenal’i 30’ların en iyi takımı haline getirmeyi başarmış ve 10 senede 5 şampiyonluk elde etmişti. Sistemi uygulamaya başladıktan sonraki 2 sezonda 120 gol ortalaması ile iki şampiyonluk kazanınca o zamana kadar sadece “yediğinden fazlasını at” felsefesi ile top oynanan ingiltere de Chapman’ın WM’si yaygınlaşmaya başladı. 

Diğer taraftan aynı dönemlerde İngilizlerin bu oyun tarzına karşı çözüm üretebilme motivasyonu başka Avrupa ülkelerini harekete geçirmişti. Taktik olarak sadece ofansif yönü önemseme fikrine karşı olan İtalyanlar sonunda masaya yumruğunu vurmaya karar verdi. 1930’ların başında öncelikle Avusturyalı Karl Rappan’ın İsviçre’de iken ortaya çıkardığı bir sistem, sonralarda İtalyanlar ve tabii ki dünya futbolu için bir dönüm noktası halini alacaktı. Rakip takımların hücum oyuncularının kendi stoperlerini geçtiğinde ya da stoperlerin arkasına top atıldığında çok rahat kaleciye karşı karşıya kalındığını gören tecrübeli teknik adam Rappan, kaleci ile 2 stoper arasına bir adam daha koyarak, bu adamı defanstan seken topları uzaklaştırmakla görevlendirdi. Rappan’ın bu taktiğe verdiği isim Türkçe “kilit” anlamına gelen Fransızca “verrou” kelimesi oldu. Defansta serbest oynayıp seken topları toplayan futbolcuyu da “verrouilleur” yani süpürücü (Sweeper) olarak çağırdı. İşte Rappan’ın keşfettiği 1-3-3-3 dizilişine dayana Verrou Sistemi aynı zamanda italyanların ünlü taktiği “Catenaccio”nun da fikir başlangıcını oluşturmakta idi. İngilizlerin WM sine karşı oluşturulan bu sistem ile birlikte dünyada futbolun savunma tarafı da tartışılmaya başlanmıştı.

Şu ana kadar bahsi geçenlerden kolaylıkla fark edileceği üzere bilimsel bir çok alanda yeniliklerin öncüsü olan faydalı fikir çatışmaları, daha 1920’li 30’lu yıllardan itibaren futbolun taktik kısmında kendini göstermekteydi.

Rakibini daha kolay alt edebilme hedefi doğrultusunda, Bir taraf kendi futbolunun eksik taraflarını gidermeye çalışırken, karşı taraf ise rakibinin var olan  üstünlüklerini bertaraf etmeye çalışıyordu.. 

İşte taktik bilimini günümüze kadar değiştirip geliştiren tam da bu mücadelenin kendisiydi.. 

Bir dönem önplana çıkan bir taktik anlayış veya diziliş, bir süre sonra panzehirinin bulunmasıyla birlikte geri plana düşüyor, daha sonraki senelerde ise kendini yenileyerek modifiye edilmiş geliştirilmiş versiyonu ile tekrar önplana çıkıyordu.. 

Bu döngü yıllarca hatta günümüze kadar devam edip sürecekti..
(Vakit ayırıp okuduğunuz için teşekkür ederim..)
BİR SONRAKİ BÖLÜMDE:

Trapattoni, Lippi, Jose Mourinho, Diego Simeone.. vb teknik adamların taktik anlayışlarının temelini oluşturan Verrou Sistemi 

Ve

Şuanki bir çok taktiğin ve hatta Pep Gurdiolanın oyun planının bile temelini oluşturan WM Taktiği
BÖLÜM 2: VERROU VS WM…
Devam edecek..

Bir cevap yazın

GIPHY Uygulama Anahtarı Ayarlanmadı. Lütfen Kontrol Edin