içinde

Futbol sadece futbol mu?

Çevremde sayıları azalmış olsa da, hala yaşamın önüne gerilmiş ışık geçirmez perdeleri aşıp, zihnimden geçenleri görebilen dostlarım var. Biri geçenlerde bana ilginç bir şey söyledi. ”Şu hayatta 20 yıl sonra kimler delirir diye sorsalar, ilk senin adını yazarım” dedi. İlk etapta bozuldum yalan yok. İçten içe kızdım bile. İki yudum çay içip pencereden dışarı bakınca aslında hak verdim. Beni deliliğe götürecek kadar yoğun defolarımın olduğunu biliyorum. ”En büyük kusurum dürüst olmam” gibi saçmasapan sözler ve parıltılı yalanlar söyleyecek halim yok. Dağınık bir adamım. Yaşamda da öyleyim, zihnimde de. Bir şeyler bir türlü yerli yerinde kalmıyor. Gel-gitlerim oluyor. Alınganlık ve kırılganlık anlamında yaş aldıkça mesafe katetmiş olsam da, hala iğrenç ötesi şekilde bu huyumu kıramıyorum. Beni dışarıdan gören 10 kişiden 8’i sinirli bir adam gibi görüyor. Bazen herşeye takıyorum, bazen takmam gereken hiç bir şeye takılmıyorum. Bu durum sağlıklı iletişim kurmamın önüne geçiyor. 

Bu aralar kendimde farkettiğim rezil bir davranışın da farkına vardım. Kendimi, bulunduğum yeri, hacmimi unutup bazı insanları küçümsediğimi farkettim. Sözle değil, davranışla, uzaklaşmayla, belki yüz ifadesiyle yapmaya başladım bunu. Evde hemen her akşam açılmaya başlanan Türk dizileri sebebiyle, yani sadece bu sebeple ağır tatsızlık çıkardım geçenlerde. Hani biri alsa beni, evire çevire eşek sudan gelinceye kadar dövse, kırsa ağzımı burnumu kendime geleceğim belki. Ağırından sarsılmaya ihtiyacım var belki. 

Belki de herkesin mutlu olduğu şeyle mutlu olmam gerekiyor. Zengin yaşamları 6 saatlik ağır çekimle gösteren dizilerle mutlu olamıyorsam, memlektin haline bakıp herşey güllük gülistanlık diyemiyorsam, paramı borsaya yatırıp yatırım muhabbetleri yapamıyorsam, kahveye gidip 8 saat kağıt oynayamıyorsam, zihnimi bir şekilde meşgul edemiyorsam suç bendedir. Bunları bu yaştan sonra öğrenemeyeceğime göre, tüm defolarım ve karışık aklımla yakın zamanda tımarhaneden bir oda ayırtmam gerekebilir. 

Eşim daha dün akşam son noktayı koydu. ”Beşiktaş kötü gidince sen dağılıyorsun”. Anladı bunu, doğrudur.

Ben, Beşiktaş kötü gittiği için hayatını darmadağın eden biri değilim. Darmadağın hayatını Beşiktaş’ın iyi gidişiyle unutan biriyim. Anlamadığı da bu 🙂

Biraz dertleşmek istedim. Şimdiden kendimi iyi hissettiğimi söyleyebilirm 😉

Bir cevap yazın

GIPHY Uygulama Anahtarı Ayarlanmadı. Lütfen Kontrol Edin

  1. Seni anlıyorum. Şikayet konuları da benzer/aynı… Suçu kendinde arama bence : böyle bir yaşama itildik… Bu, memleketin uzunca süredir süregelen ve beslenen ruh halinden kaynaklanıyor maalesef. Bunu herkes de bal gibi biliyor. Artık sona gelindi. Sonrası da sıkıntılı ama onu sonra düşünürüz…..

    8
  2. ‘Hani biri alsa beni, evire çevire eşek sudan gelinceye kadar dövse, kırsa ağzımı burnumu kendime geleceğim belki. Ağırından sarsılmaya ihtiyacım var belki…’ 🙂 Benim de uzun zamandır hissettiğim bu… Geçen gün birden delirdim…. Trafikte magandalık yaptım… Adam tırstı kaçtı…. Sanırım dayak yemek için sinirli olmamak lazım… :))))))))) Bana MAZLUMU getirin…. :))))))

    3
  3. serdar kardesim sorun dayak ise o isi hallederiz dert degil sen yeterki iste ??? bu durum maalesef ülkemizin günlük akisi haline geldi milletin cebinde her dakika eriyen bi para birimi saga baksam soldan laf yiyon sola baksan sagdan laf yiyon lan topunuzu diyip saga sola bakmadimmi terörist diye laf yiyon her gün carpiklasan binalar yollar artik carpik zihinler oldu dizi ben halen leyla ile mecnunda kaldim ülke hep mi zengin en fakiri kalk gidelim her baktigimda 3 milyon oraya 5 milyon buraya veya yukardan gelen emirle yok patihayat yok ertugrul vs vs milletin her gün saatlerce gaz verilip beyni yikaniyo her kes düşman her taraf düsman mesai dersen biz avrupada haftalik 38 saat cok diyip yollara düserken ülkemde 60 saat calisan oh azmis diyo simdi bu durumda böyle ortamda insanin yüzünü güldüren icini isitan bi sevdigi takim kaliyo o sa kötü gittimi insanin ici iyice karaliyo daraliyo insallah besiktasimiz az düzlüge cikar seninde yüzün güler

    2
  4. “Düşük gizli ket vurma”…Bir karakter özelliği ve aslında çok önemli bir konu..Dikkati çeken bir durumdaki bileşenlerin az önemli ve önemsiz olanlarının zihin tarafından engellenmesi durumu..Alakasız noktaları görmezden gelebilmek, zihnimizin sağlığı, kafa rahatlığı için o kadar kritik ki..Aslında normalde bu bir refleks, ancak yaratıcılığı gelişmiş olan kişilerde farklı bir durum mevcut..Yaratıcılık ve “düşük gizli ket vurma” birbiri ile ters durumlar..Yaratıcılığı yüksek, iş hayatında bunu sıklıkla kullanan bir bireyin beyninde bu özelliğini her kullandığında dopamin salgılanıyor. Yani beyin bu durumun kendine bir ödül olduğunu düşünmeye başlıyor ve artık sadece gerektiğinde değil gerekmediğinde de bu özelliği kullanıyor. Ve artık her konuda önemli önemsiz ayrımı yapamıyorsun ve tüm detayları düşünmeye başlıyorsun. Şimdi gelelim bu kadar şeyi neden anlattığıma ?..Sen de kesinlikle bu durum mevcut diyemem sevgili adaş ama bende bu durum mevcut buna eminim.. Ve bu yazındaki yazdığın tüm noktaları ben de sık sık yaşıyorum?.. Beynim Sadece Beşiktaş söz konusu olduğunda en önemli şeyin Beşiktaş olduğuna kanaat getiriyor ve o söz konusu olduğunda sadece onu düşünüyor diğer şeyleri düşünmüyor, dolayısıyla rahatlıyorum. Aksi taktirde önemli önemsiz her konuyu düşünmeye başlıyorum ve işler karışmaya başlıyor.. Dolayısıyla odaklanmam gereken şeylere tam anlamıyla odaklanamıyorum, odaklanmamam gereken şeylere fazla odaklanıyorum ?

    3