içinde

Geride Bırakmak..

Ne kadar gelişimci, yüzü ileriye dönük, geleceğe bakan insanlar olsak da netice itibariyle beşeriz ve işin kötüsü en ilerici olduğunu iddia edenimizin dahi arada büyük bir sevgi ve özlemle kafasını çevirip geriye bakıyor olması çerçevesinde ‘muhafazakar’ canlılarız..

Geriye bakan çocukluğuna, gençliğine, ilk aşkına, karşı cinsle ilk bedensel temasına yani bizzat kendi geçmişine; yani geriye gelmesi mümkünsüz o güzel günlerine bakmak istiyordur.. Bir diğer yandan geleceğin ona neler getireceğini, ne zaman, nerede, hangi şartlarda, hangi kapıları açacağını deli gibi merak ederken..

Her şey geride kalıyor büyük bir hızla, her şey.. Dik bir yamaçtan aşağıya doğru olabilecek en denetimsiz biçimde yuvarlanıyor gibiyiz.. Ve ellerimiz, boş bir çabayla, yanından geçmekte olduğumuz şeyleri; otları, çalıları, kentleri, evleri,  eşyaları, kişileri, anıları tutmak, kavramak ve belki de o yolla durdurabilmek için çırpınıyor bu sonsuz düşüşten koruma güdüsüyle bizleri..

Yobazlığımız nedeniyle değil, yalnızca bu sebeple muhafazakar insanlarız zaten..

Güzel dostum Müfarakat Hocama bir selam çakmak gibi olacak, olsun zaten, “kesretle nedret, ifrat ile tefrit arasında” gidip gelmekle geçmez mi zaten ademoğlunun ömrü?..

Dün telaşlıydık, değerli dostumuz Ali Berber’in sağlığıyla ilgili endişelerimiz nedeniyle.. Oysa bugün rahatız nisbeten, mehmetcan’ın yüreğimizi ferahlatan haberi sebebiyle..

Değerli dostum, Forumun en harika insanlarından biri olan Paskal’ın dikkatini çekmiş Ali Berber’in yazısının finalindeki garabet, en önce..

Sonra, denk geldi işte, ben de okudum yaźıyı öncelerde büyük bir keyif; sonlara doğru, ŞG ile fikri niza kısımlarında en az baştaki keyif ölçeğinde büyük bir hayretle..

Sonrasında bütün forum döküldü yazının altına, doldu taştı herkes iyi dilekleriyle dualarıyla..

Bu arada, gecenin bir vaktinde, resmen gece yarısında olaydan haberdar olan Dr.Can yoldaşımızın, kardeşimizin hastaneyle iletişim kurma, Ali Berber’in doktorlarıyla bir meslektaş sıfatıyla görüşme çabalarına da şahit olduğumu, büyük bir sevgiyle bildirmek isterim Forum ahalisine..

Aynı şekilde ortağım Cordo hastaneye gitmek istediğini, Soner kardeşim, İstanbul’dan yola çıkıp Ankara’ya gidebileceğini bildirdi bizlere..

Başta da dediğim gibi zaman  duruyormuş gibi görünmekle birlikte büyük bir hızla akıyor arkadaşlar, bizleri insan olmaya doğru götüren otobanda..

Şu farkla,

Normal bir yolda gidiyorken, üzerinde yol aldığınız bir zemin mevcuttur.. Yolun ortası, kenarı, çizgileri, şeritleri, şarampolu göz önündedir, ayan beyan bellidir..

O nedenle dünyevi nitelikteki somut sokaklarda, caddelerde, otobanlarda yoldan çıkmak pek zordur..

Oysa istikameti ‘insan olmaya’ yönelmiş soyut bir güzergahta, üzerinde yürüdüğümüz(!!) yolun sağı solu, altı üstü, kuzeyi güneyi, doğusu batısı bulunmadığından okyanusun derinliklerinde yüzer veya sahra çöllerinde yürür gibi hiç farkına varmadan hedefinden kolayca sapabilir; bütün insancıl öğretilerin sakınılması gerektiğini telkin ettiği kibirle dosdoğru ve hatta en doğru istikamette gidenin kendisi olduğu fikriyle menzil-i maksudundan düşünmediği ölçüde uzaklara düşebilir, insan..

Rahmetli babamın çok sık anlattığı bir hikayeyi aktarayım size..

Behlül-ü Dâna veya (kimilerince) Behlül-ü Yektani’nin Harun Reşit’in kardeşi olduğu şeklinde bir rivayet vardır..

Behlül hiç gülmez, sürekli derin düşünceli bir halde dolanır dururmuş.. Ve O’nun bu hali Harun Reşit’i çok üzermiş..

“Sağa sola haber salın.. Kardeşimi gülerken görene şu kadar altın vereceğim..” demiş adamlarına..

Padişahın mükafatına mazhar olmak isteyen biri Behlül’ü takibe almış ve günlerden sonra bir gün gülerken görmüş.. Hemen koşup Harun Reşit’e haber vermiş.. “Sultanım, kardeşinizi falanca gün filanca saate, yer itibariyle de şurada gülerken gördüm..” demiş..

Padişah adama, vaaddettiği mükafatı verdikten sonra kardeşini huzura çağırıp sormuş:

* Falanca gün, filanca saatte, şu mahalde seni gülerken görmüşler, doğru mu?..

* Doğru..

* Peki, sorabilir miyim, neydi güldüğün?..

* Sultanım, uzun süredir aklımdaydı, düşünüyordum.. Her şey meyilli olduğu istikamete doğru yıkılır kanaatindeydim.. O gün orada, önünde durmakta olduğum, bir kenara doğru yatacak ölçüde eğilmiş bir duvar, büyük bir gürültüyle meyilli olduğu yöne doğru devrilince fikrim doğrulanmış, imanım perçinlenmiş oldu, ona güldüm.. demiş..

Kıssa budur arkadaşlar, alınacak hissenin ne olduğu herkesin meşrebine göredir..

Benim, naçizane söylemek istediğim şey şudur:

Eğrildiğimiz yöne dikkat edelim lütfen.. Yıkılacağımız taraf da orası olacaktır muhtemelen..

Kadına meyilli olanın sonunu kadınlar getirecektir, kumara meyysl olanınsa kumar..

Orta karar bir noktada olabildiğince sağlam ve bizlere yakışır ölçüde dik duracak, sahip olduğumuz güzelliklere nadir olduklarını bilerek olabildiği ölçüde sıkıca sarılıp sahip olacağız.. 

Geride kalan cuma günü, yıllardan bu yana her hafta görmeye alıştığımız ve büyük bir mutlulukla dileklerine iştirak ettiğimiz ‘Grande’nin Cuma Mesajına’ denk gelmedim ben..

Belki bir hüsnü kuruntudan ibarettir, denk gelmemişimdir.. Yaş itibariyle(30) normaldir, gözümden kaçmıştır,

Ya da belki biraz daha sıkıntılı bir noktaya işaret etmektedir, orasını bilemem..

Ama, netice itibariyle bu ülkeye sonradan gelip yerleşmemiş, yüzlerce, binlerce yıldır bu topraklar üzerinde yaşamış bir soyun mensubu olarak, “Güzel Ülkemin Güzel İnsanlarına” ait olan “Hakim eşek değildir, davadan anlar..” sözünü de gözden uzak tutmam.. 

Arkadaşım!.. Öyle olur olmaz zamanlarda yaşımı kafama kakar gibi “abi, abi..” demekle olmaz bu işler.. Değil isem, öyle söyleme, yok hayır ağabeyin isem, o vakit de bir dur, dinle..

Benim Aussie’yi, Ziya’yı, Cordo’yu, Voyager’ı, Serdi’yi, Yunus’u, Paskal’ı Şirin Baba’yı ve hepsini saymaya kalkarsam işin tadını kaçıracağım değerli dostlarımı öyle “ha deyince..” bulmam kolay bir şey mi?.. Tabii ki değil..

Peki ya senin?.. Kolay mı sanıyorsun bulmayı, bütün bu güzel insanları?..

Kibiratör’ün boynu altında kalsın abi, Allah bildiği gibi yapsın.. Kibiratör geldi diye uzak durur mu insan Güzel Ülkenin Güzel İnsanlarına..

Bak, haberin olsun, en iyi sen bilirsin: “Her geceyi Kadir bil, her geleni Hızır bil..” denir.. O açıdan bakıldığında “Her günü de Cuma bil..” Hemen bugün kaza et o Cuma Mesajını.. Beni, yani bu Güzel Ülkenin Güzel olmaya çabalayan ağabeyini cuma mesajlarından mahrum bırakma..

Fazla zorlamaya kalkarsan “Hakkımı helal etmem sonra” der çıkarım işin içinden.. Neye uğradığını şaşırırsın valla..

Taklamakan Çölü gibidir burası hocam..

Girersin, çıkamazsın..

Sevgiyle kucaklıyorum, yanaklarından öpüyorum..

Güzel Ülkenin Güzel İnsanlarını boynu bükük bırakmamanı hasseten ve gerçekten bir ağabeyin olarak rica ediyorum..

Sevgilerimle..

Bir cevap yazın

GIPHY Uygulama Anahtarı Ayarlanmadı. Lütfen Kontrol Edin

  1. Mecburen uzak kaldığım bu günlerde çok üzücü haberler alıyorum. Sevgili Mustafa abi birileri Beşiktaş ın teknik direktörü oldu diye siteyi bırakman hepimizi üzer. Ki sevgili üstada da geçen gün söylediğim gibi ben de kibiratör varken maç hakkında bu sitede yorum yapmayacağım, nedeni kendimce çok önemli. Ama siz değerli insanlarla yürümek benim için paha biçilemez. Çok zor dönemlerden geçtiğim anlarda kendimi sadece burada buldum. Benim için tedavi edici oldu. Buradan bir kişinin değil eksilmesi yazmaması bile çok üzücü. Sen bu ailenin temel taşlarından birisin. Kardeşini üzmezsin sen dön olur mu ?
    Yoksa Almanya ya gelmem ☺️

    • Da-na-na-naaan!..

      Kibiratör karşıtları giderek ve niceliksel olduğu kadar niteliksel anlamda da ciddi bir artış gösteriyor arkadaşlar.
      Kartopunun çığa dönüşmesi misali her geçen gün daha da büyüyor, hacim kazanıyor..

      Bayrağı taşıyan Grande’ydi zaten,
      Yunus Hocam, ha keza, şiddetli bir karşı çıkış sergilemişti, geçenlerde..

      Dr.Can yoldaşın da eklenmesiyle mesele (uzmanlık alanının red hareketine olan yansımasıyla) travmatik bir hale aldı..

      Göründüğü kadarıyla giderek bir ortak kalacak hocanın yanında, bir de ben..

      Gençlerden Mehmetcan’la Eduega da yanımızda yer alır, büyük bir ihtimalle,
      Ninfa’yı bilmem ama..
      😏😏😏😏😏