içinde

Karabet..

Ermeni çocuğu etrafındaki müslüman çocukların vakti zamanı geldikçe birer ikişer sünnet olduklarını görür özenirmiş..

Onun bu halini sezen mahalleli bir hayırsever(!) çocuğu şöyle bir yoklayıp da bu işe pek hevesli olduğunu anlayınca tutmuş, sevabına sünnet ettirivermiş..

Çocuk, operasyondan sonra, pantolonunun önünü tutarak ve de apış apış yürüyerek eve geldiğinde durumu anlayan annesi başlamış ağlamaya:

“Oğğluum.. Sünnet oldun, kestirdiin.. Hz. İsa’yı küstürdüün.. Hz. Muhammet de kabul etmezse, vah benim ortada kalan Karabet’im vaahh..

…..

Rahmetli babam sağlığında, önü sonu düşünülmeden yapılan işlerin neticesinde ortaya çıkabilecek açmazlara işaret etmek için anlatırdı bu fıkrayı sık sık..

…..

Muhteşem bir sezonun ardından, kolay kolay kimsenin tekrarlayamayacağı bir başarının altına imza atarak hem şampiyonluğu hem de kupayı kazandık..

Ne güzel değil mi?..

Değil!..

Çünkü sonrası bilindik bir Beşiktaş klasiği şeklinde aldı başını, bambaşka bir yerlere gitti..

Takım dağıldı..

Kiralıklar ülkelerine döndü..

Abou kaçtı..

Hoca ortalardan yok oldu.. Telefonunu bile kapattı.. 

Başkan kulağının üstüne yattı..

Ulan arkadaş n’ooluyor filan derken, taraftarın zorlamasıyla ve de nedeen sonra, bir biçimde anlaşmaya varıldı hocayla..

Ardından, f.o zamanından kalan bir alışkanlıkla bütün transferler Roman Kızının sakızı gibi iyiiiice uzatıldıktan sonra neticelendirildi..

Sene başı kampı eh işte, oldu gibi, ama olmadı gibi yapıldı(!!)

Ancak nihayetinde bir biçimde lige başlandı..

İşin kötüsü, iyi de başlandı..

Takım ligi sürklase edecek bir oyun oynayarak düşmanı bırak, dosta da korku salarak girdi lige..

Deli gibi bir futbol oynanıyor, bakanın görenin aklı şaşıyordu..

Bendeniz dahi, birkaç maçta “Allah’ım, ben ne seyrediyorum böyle?..” dedim, büyük bir hayranlıkla..

Sonra kabzımal çıktı piyasaya,

Hemen ardından palabıyık, cücü ve diğerleri..

Arka arkaya gelen puan kayıpları başladı..

Çok iyi oynadığımız maçlarda da doğrandık, ehh işte oynadığımız maçlarda da..

İşin kötüsü rezalet oynadığımız ve doğranmamıza gerek olmayan maçlarda da doğrandık..

CL maçlarında çok kötü olmayan oyunlar oynamamıza karşın kötünün kötüsü, hatta skandal goller yiyerek sıfır çekmeyi başardık..

Nihayetinde takım da dağıldı.. Tek tek bütün oyuncular da.. Hoca da..

Bir tek Başkan ve Yönetim dağılmadı.. Çünkü onlar zaten dağınıktı..

Düşe kalka, bir şekilde geldiğimiz son maçta, “3 mü atarız, 5 mi atarız?..” dediğimiz ligin en gariban takımı sahamızda bize 4 atarak, bir nevi ağzımızı burnumuzu kırıp elimize verdi..

Hani bir laf vardır.. “Haramzadeye beylik vermişler, önce kendi babasını astırmış..” derler..

Uydu mu uymadı mı bilmem ama, bir nevi aynı hesap, ligin en gariban takımı dediğimiz alçaklar, zaten koparıp aldıkları maçta kalecimiz boylu boyunca yerde yatarken utanmayıp boş kaleye gol de atıp, sonrasında “Görmedik..” dediler.. Tv’lerde yorumculuk(!!!!) yapan öteki alçaklar da “Doğrudur.. Görmemişlerdir..” dediler..

Bütün bu hay-huyun ardından Hoca, maç sonunda istifa sinyali verdi..

Sonrasında bugün, hocayla başkan buluşup yola devam kararına vardı..

…..

Şimdi,

Önümüzde K.Paşa maçı var, puanı 10..

Nasıl?.. Kolay maç, değil mi?..

Kolay olmasına kolay da, ligin 6. haftasında ads maçını oynarken rakibin puanı 5’ti, o maçla 6 oldu.. Şu anda puanları 20, bizimle aynı.. Üstelik, alfabetik sıralama sebebiyle üzerimizdeler..

Bu hafta Giresun’la oynadığımız kolay maçtan önce de rakibin puanı 13’tü, bu maçla 16 oldular.. 4 puan altımızdalar..

Demem o ki, Cuma günkü rakibin ligdeki konumunun bir önemi yok.. Biz neredeyiz ona bakalım..

…..

Hoca, dağınık.. Teknik ekip dağınık.. Oyuncuların kendilerine, birbirlerine ve hocalarına inancı sıfırlanmış..

Hakemler desen, salgın nedeniyle herkes evinde kapalı olduğu için bomboş kalmış caddede kıstırdıkları gariban kağıt toplayıcıya “maske cezası” kesen polisler misali mesleklerinin gereğini yapmanın fersah fersah ötesinde işin keyfini çıkartma peşindeler.. Beşiktaş aleyhine karar verirken adeta orgazm olmaktalar..

Cuma günkü K.Paşa maçını bir şekilde aştık diyelim, sonrasında Dortmund’la deplasman maçımız var.. Adamlar Allah yarattı demez..

Sakatlıklar, formsuzluklar, küskünlükler belimizi bükmüş; takımdaki uyumsuzluk tepe yapmışken,

Kenarda Sergen Hoca çaresizlik nöbetleri geçirirken nasıl olacak bu işler?.. Ne yapacağız, nasıl doğrultacağız belimizi, vallahi aklım almıyor..

Ne oldu, neyi yanlış yaptık?..

Kimi küstürdük, kimden kabul görmedik?..

Nasıl oldu da garip Karabet gibi ortada kaldık?..

Zerre kadar anlayabilmiş değilim..

…..

Sergen Hoca’yı çok seviyor, çok güveniyorum..

Kalmasına sevindim, mutlu oldum, havalara uçtum..

Lakin takımın düzeleceğine dair (en azından şimdilik) hiçbir emare göremiyorum..

13 haftada yapamadığı neyi bu hafta yapacak, vallahi bilmiyorum..

Olanı biteni -en az Sergen Hoca kadar- çaresizce izliyorum..

Sıkıldım ben bu işten..

‘Moralim bozuk, ceryan kesik, üstelik sen de yoksun yanımda..’

Neyse ki çok güzel bir lodos fırtınası var dışarıda..

Bir cevap yazın

GIPHY Uygulama Anahtarı Ayarlanmadı. Lütfen Kontrol Edin

  1. Kabzımal konusu çok dikkat çekici , bu Beşiktaş’ı çok tuhaf olaylar olmazsa ”hakemler gibi” kimse durduramaz dedikten sonra ölümüne doğradılar …ama hocam sanki bizde de suç var kaç yıldır bizi sezon başlarında doğrarlar ki sezon sonunda çok akılda kalıyor diye ama biz yine de sezon başı çalışmak yerin Bodrum’ da Copacabana’ da falan geziyorduk …. Bolu ,Erzurum , Karadeniz yayları falan uzak be abi ne işimiz var salı ,perşembe idman hafta sonu maç yeter dedik ,sonra Allah Allah neden bu kadar sakatlık var diye şaşırdık .. iddia ediyorum yemekte de duble spagetti üstü adana kebap gömüyordur takım …