içinde

Kurt Kanunu- 5

Beşiktaş’ın Sabah FC ile yaptığı dostça başlayan, gereksiz sertliklerle devam eden ve sevgili Ersin Biraderimizin iki takımın dostluğuna katkı amacıyla(sanıyorum) yapmış olduğu son derece anlamlı müdahalesi neticesinde skor itibariyle de dostça biten maç,

ve de 

Hafta sonundaki CB seçiminin öncesinde, sırasında ve sonrasında yaşadığımız gergin ruh hali nedeniyle ara vermeyi uygun bulduğum yazıma, Forum genelinden gelen (yer yer hakaret boyutundaki) yoğun baskılar nedeniyle çarnaçar devam etmek zorunda kaldım..

Kaderinize küseceksiniz artık.. Yapacak bir şey yok.. 

**********

4. BÖLÜMDEN DEVAM

İnsanların kendisinden korkmalarına evvel eski bayılmaktadır Abdülkerim Bey..

İktidarı hırsla istemesinin nedeni de budur..

Evet iktidar ama, olur olmaz türünden değil, polisle ilgili olanıdır istediği..

Yakalamakla, içeri atmakla, sopa çekmekle ilgili,

ürkütücü, köpekleştirici türden iktidar..

Öyle ki, “İçişlerinin çağırdığını duyduğu anda dizleri kesilmeli herifin..

Boğazı kurumalı..

Çoluk çocuk cenaze çıkıyor gibi çığrışmalı..

N’olduğu belirsiz çünkü.. Bunun ucunda asılmak bile var..

En yüreklisi köpekleşmeli önümüzde..

Tükürüğünü tutamamalı..”

 “Kızan olur, söven olur belki ama yağma yok..” diye düşünür.. “

Yedirmem ben kendimi, Sarı Paşa gibi kolayca..

Kesin bilgi ne demek?.. Kuşkulansam yeter..”

Uzun yaşayacaktır, Allah’ın izniyle Abdülkerim Bey,

“Doksan yıl.. Belki yüz..”

Sonra vapurdan inen kadın gelir aklına birden.. Ve hatırlar aniden.. Sarı Paşa’ya suikast için yola çıkmış olan Ziya Hurşit’in yanındaki namlı tetikçilerden Laz İsmail’in kapatmasıdır o kadın.. Bir iki kez kendisi de karşılaşmıştır o namı dillere destan afetle..

Girdiği tehlikelerle dolu sonu belirsiz yolun yarattığı baskıyla içinde uyanan kösnül duygular aklını almıştır başından..

Laz İsmail Ziya Hurşit’le beraber bir bilinmeze doğru yürümektedir nasıl olsa..

Kapatmasının peşine düşmekte beis yoktur o nedenle..

Düşer işin peşine..

Arar sorar, alır kadının evinin adresini..

Gider bulur..

Allem eder, kallem eder.. Bolca dil dökerek, biraz iltifatlar yağdırıp biraz ürküterek yola getirip koynuna girmeyi başarır kadının..

Ve bir saat için girdiği ama dolu dolu içerek ve yataktan hiç çıkmadan sevişerek geçirdiği dört gece üç günün ardından, çakılıp kaldığı evden, kendisi de suikast planının içinde olan Teşkilatı Mahsusa’nın belli başlı şeflerinden Baytar Rasim tarafından çekilip alınır ancak..

Rasim’in yana yakıla Abbdülkerim’i aramasının, nihayetinde gelip de kapandığı evden çekip çıkarmasının nedeni Gülcemal’in 10 Haziranda yola çıkmış olmasına ve aradan 4 gün geçmesine karşın suikastla ilgili hiçbir haber olmamasıdır radyoda ve gazetelerde..

Garip bir sessizlik vardır ortada..   

..

Rasim’in telaşı Abdülkerim’e de bulaşır..

İçi korkuyla dolan Abdülkerim Bey, bu rezil plana dahli olmayı bırak, haberi dahi olmayan, lakin suikasta kalkışanlara güven vermek amacıyla “O da işin içinde..” diyerek –yok yere- adını karıştırmış olmasının verdiği utanç ve sorumluluk duygusu ve Baytar Rasim’in de zorlamasıyla yanına koştuğu İttihatçıların Küçük Efendisi, Osmanlı’nın İaşe Nazırı Kara Kemal’i bir şekilde ikna ederek kaldırıp evinden, alır yanına..

Birlikte kaçar, yok olurlar ortalıktan..

Sonrası sürüp gidecek bir insan avıdır..

…..

Bu arada ilk günlerin suskunluğu sona ermiş, olay patlamıştır..

Gazeteler çarşaf çarşaf haberlerle doludur..

Suikast planına iştirak etmiş olan (kimi ipsiz sapsız tetikçi; kimi bakanlık, valilik, mebusluk yapmış) faillerin neredeyse tamamı yakalanmış ve duruşma 28 Haziran Cumartesi günü İzmir Elhamra Sineması’nda halka açık olarak başlamıştır..

İlk sorgulanan Lazistan Mebusu Ziya Hurşit hiç zorlanmadan ve hatta adeta övünerek itiraf etmiştir suçunu..

Ardından, sonraki gün Sarı Efe Edip;

Takip eden günlerde de Laz İsmail ve sonrasında Gürcü Yusuf ve Çopur Hilmi bülbül gibi şakıyarak olanı biteni anlatmışlardır mahkemeye..

Henüz ele geçmemiş ve fakat İstiklal Mahkemesinde gıyaben yargılanmakta olan Kara Kemal’le Abdülkerim’in etrafındaki çember her geçen gün daralmaktadır..

Kaçarlar..

Kaçtıkları yerde kıstırılırlar..

Kuşatmayı yarıp tekrar kaçarlar..

Kaçarken birbirlerinden ayrı düşerler..

Güveneceği kimse, saklanacağı hiçbir yer kalmadığında, kendisi de eski bir İttihatçı olan Maliye Teftiş Heyeti Başkanlığı’ndan emekli Emin Bey’in evine sığınır çaresizce, Kara Kemal..

Süregiden amansız insan avı günlerinin korkutucu baskı ortamında da olsa, kabul etmekten kaçınamaz eski arkadaşı Kara Kemal’i Emin Bey..

Düpedüz ürkmüş olsa da kabul eder, evinde saklanmasını.

Burada geçirdiği günler boyunca bir yandan duruşmaları takip eder gazetelerden, bir yandan da Emin Bey’le konuşurlar -mukadder son gelip de çatıncaya kadar- olandan bitenden, eskilerden yenilerden..

**********

Gezip gördüğü bir şehir, çıktığı bir yolculuk; dinlediği bir şarkı, tanıştığı bir insan, gittiği bir mekan, izlediği bir film ya da okuduğu bir roman başkalarından çok daha fazla ya da/ve de çok daha farklı bir biçimde etkiler bazen, insanı.. 

Doğru mudur değil midir bilmem ama hep, içimdeki yap-bozun eksik parçalardan birine denk gelmek gibi bir his yaratır bende bu türden karşılaşmalar..

Şıp diye gelip cuk oturur kendini bekleyen o boşluğa ve keyiften öldürür insanı, bu türden kimi garip rastlantılar..

Tam da bunun gibi bir etki yaratmıştır kimi zaman çok eğlenceli, kimi zaman da fazlasıyla etkili onlarca sayfasında barındırdığı yüzlerce söylemiyle Kurt Kanunu, bende.. 

(DEVAM EDECEK)

Bir cevap yazın

GIPHY Uygulama Anahtarı Ayarlanmadı. Lütfen Kontrol Edin