Serdar.. Bu çocuk yemiyor…
Serdar… Yine ateşlendi bak.. Sayıklıyor kuzum ateşten Serdar…
Alıyorum kollarıma, elimi alnına götürüyorum, elim yanıyor yeminle.. Sabaha kadar aldığı nefesi takip ediyorum.. Ateş düşürücüler, şurup kaşıkları, su dolu kova, ıslak bezler, ateş ölçer, kağıt havlular, ıslak mendiller, çöp kovası..
Kafamı nereye çevirsem anormallikler.. Küçük bir hastane odasına dönmüş oda.. O odalar gibi de kokuyor iyi mi.. Bir kesik, iç burkan, kötü desen değil, iyi hiç değil… Bir koku.. Hastane kokusu işte.. Evimde, odamda..
Sabaha karşı ateş 38’in altına iniyor.. Dünyalar benim.. Bir sigara daha.. Yukarı çıkıyorum, yanağından öpüyorum, gözlerini aralıyor, zoraki bir gülümseme atıyor, iyi misin kızım diyorum, iyiyim baba diyor, çöp gibi kollarını boynuma dolayıp sımsıcak yüzüyle o da beni öpüyor, sızıp kalıyor sonra.. Bakıyorum, kolları incecik..
İyi oluyor, 3 gün sonra hanımın sesi geliyor..
Serdar… Yine ateşlendi bak.. Sayıklıyor….
Deli döngüsü..
Doktor mu değiştirsek diyor hanım.. Başka bir doktor ha? Belki çözüm bulur artık ha.. Bu çocuk yemiyor Serdar…
Başka doktora gidiyoruz, tahliller, testler, röntgenler…
Gençten bir kulak burun boğaz doktorunun odasına giriyoruz, ”otur prenses” diyor kızıma. Bordo renkli büyükçe bir hasta koltuğuna yerleştiriyor kızımı.. Bir cihaz sokuyor kızımın boğazına doğru, karşıda televizyon.. Kızımın gözleri bende.. Uysal.. Korkuyor.. Ama gık demiyor.. Aaaa de deniyor, diyor… İiii de deniyor, diyor.. Ama gözleri bende..
Genç adam ilk kez konuşuyor.. Onda da ”eyvah” diyor namussuz.. Eyvah? Nedir yani doktorum? Eyvah?
Açıklama cümlesine geçene kadar 2 yıl geçiyor.. 2 yıl olmasa o kadar parçalanır mıyım ben be kardeşim.. Vallahi 2 yıl…
Bademcikler bitmiş.. İrice bir de geniz eti var boğazda..
Eeeee doktorum?
Müdahale etmemiz lazım..
Müdahale?
Operasyon…
Operasyon?
Ameliyat….
Ameliyat? Bıçak?……
10 dakikalık basit bir ameliyat, korkmayın…
10 dakika? Korkma? Basit?………………..
…………………………………………………………..
Korkuyorum, adamakıllı korkuyorum.. Sağdan soldan kim varsa ”amaaaaaan, basit bir şey, ertesi gün alır götürürsün çocuğu” diyor…
Yahu bu çocuk tam 1 yıldır benim yanımda yatıyor. Deli gibi sarılmak istiyorum uyurken. Olur da kolum ağır gelir, göğsü sıkışır, kaburgası ağrır diye bir kez bile doya doya sarılamadım ben O’na.. Bir kez bile tırnağını kesemedim.. Bir kez bile açık yarasına bakamadım.. Bütün aşılarını annesi yaptırdı… Operasyon ve korkma öyle mi….
Ertesi sabah operasyona gideceğiz.. Yatakta yine beraberiz.. Bana ne olacak baba diye soruyor.. 6 yaşında daha.. Kolları incecik..
Hiçbir şey olmayacak kızım. Sabah gideceğiz, biraz uyuyacaksın, uyandığında iyileşmiş olacaksın, ben de gözünü açtığında yanında olacağım..
İğne yapacaklar mı baba? Gözleri meraklı, korkulu, kolları incecik..
Bir kez yapacaklar kızım.. Başka iğne yok.. Uyandığında bitmiş olacak.. Kumral saçlarında ellerimi gezdiriyorum, zayıf yüzünde kocaman kalmış gözlerine bakıyorum, iki gözünün ortasından öpüp yatırıyorum..
Bu kez korkmadan sarılıyorum, o da bana sarılıyor.. Kollarımız yetmiyor, bacaklarımız da birbirine geçiyor.. Başı göğsümde.. Zayıf, korkuyor.. Ağlıyorum..
Sabah oluyor, çantalarla iniyoruz arabaya. Kimse konuşmuyor.. Hastaneye yaklaştıkça göğsümde kabarma başlıyor.. Damar yolu açılacak biliyorum. Arabadan inerken cebimdeki telefonu arabanın içine atıyorum.. Hastaneye giriyoruz.. Bir koku var içerde.. Biraz kesik, iç burkan, tuhaf bir koku.. Kızımın yattığı oda gibi kokuyor.. Ev gibi kokuyor… Hemen alıyorlar bizi… Kağıtlar, imzalar.. 304 numaralı oda bizim..
Odaya giriyoruz, biraz bekliyoruz.. Kızıma bakıyorum.. Gözleri korku dolu… Gık demiyor yavrum.. Gık dese babası yıkılacak biliyor.. Babasından daha güçlü biliyorum.. Çok korkuyor, kolları incecik…
İri memeli bir hemşire giriyor içeriye.. Tiki bir Türkçeyle ”Damar yolu açıcaaaam” diyor.. Hanım ben telefonu arabada bırakmışım, hemen alıp geliyorum deyip, aşağıda alıyorum soluğu.. Bulsunlar damarı… Ben görmeyeyim de…. İki sigara üst üste…
Yukarı çıkıyorum.. Hanım soymuş çocuğu.. Mavi önlüğünü giyecek kızım.. Vücuduna bakıyorum.. Çok zayıf.. Tahta kaşığı göğsünde gezdirsen Ankara havası oynatırsın millete. Öyle zayıf, öyle çelimsiz kızım… Nefesim daralıyor..
Önlüğünü giyiyor, elinin üstünde damar yolu.. Yatağında yatıyor.. Doktordan gelecek haberi bekliyoruz.. Gık demiyor, ama çok korkuyor.. Bakışından belli.. Rengi kül gibi..
Kendimi düşünüyorum, prensesi düşünüyorum.. Ne tuhaf, ne zavallı şey çocuk olmak? Birileri senin adına kararlar alıyor.. Ameliyat mı olacak? E olsun o zaman.. Tercih hakkı yok.. Seçme şansı yok.. Anne ve babası öyle karar aldı diye tir tir titriyor çocuk yatakta.. Kalkıp gidemiyor.. Şefkatin zirvesini yaşıyorum.. Dizlerimin bağı kopmak üzere…
Haber geliyor, hasta bakıcılar sedyeyi odaya sokuyor, odadakilere soruyorlar.. Prensesle bir kişi gelebilir.. Kim gelsin prenses?
Beni işaret ediyor parmağıyla.. Alt dudağı düşmek üzere.. Korkudan yıkılacak yavrum.. Asansöre biniyoruz, elimi bir saniye bırakmıyor.. Ağlayacak, ağlamıyor… Ameliyathane kapısına geliyoruz.. Bir adam yanaşıyor.. Elindeki şırıngada beyaz bir sıvı.. Damar yolundan onu verip uyutacaklar kızımı.. İlk kez konuşuyor kızım.. Gözlerinden bir kaç damla yaş iniyor… Baba… Korkuyorum… Yanımda Kal…. diyor, başını hafifçe yukarı kaldırmaya çalışırken gözleri kayıyor.. Benimse, hayatımın en zor günü…
Kapı kapanıyor, kapının dışında kalıyorum.. Hasta bakıcılar asansöre binip gidiyorlar, ben duvarın kenarına çöküyorum.. Kimsecikler kalmadı.. Kızım içerde.. Uyuyor.. Ben hayatımda hiç ağlamadığım kadar ağlıyorum…
Yukarı çıkıyorum, üst üste sigara.. Odaya çıkıyorum, kızımı bekliyorum.. Zaman duruyor.. Bir aşağı, bir yukarı…
304 nolu odanın kapısı aralanıyor, sedye giriyor içeri.. Mavi önlüğüyle kızım sedyede yatıyor..
Kuvvetli, çakır gözlü, orta yaşlı bir hasta bakıcı baygın kızımı kucaklayıp yatağına yatırıyor.. İnliyor kızım.. Burnundan kan pıhtıları atıyor.. Öyle gördükçe, saçının teline kıyamadığım kızımı kanlar içinde, iniltilerle gördükçe ölüyorum be kardeşim.. Ayakta nasıl ölünürse öyle ölüyorum…
10 dakika, basit bir şey… Öyle mi? Benim yeğen de oldu o ameliyatı, çok önemli değil.. Öyle mi…
Kızım şimdi yanımda.. İyileşti.. Uyuyor..
Bir gün kızımın burnundan kan pıhtısı attığı, ”Baba korkuyorum” dediği anlar gözümün önünde giderse, ben de uyuyacağım…
…………………….
Geçmiş olsun Serdarım. Aynı yollardan geçtik belli ki. Ama benim yaşadığım ömrümün bir kısmını muhtemelen götürmüştür, doğrusunu Rabbim bilir. 3 yaşında idi evladım o zamanlar. Büyük kızım. Karın ağrısıyla başladı ateş. Bir türlü inmiyor. Kışın ortasındayız, Ocak ayı. Yıl 2006… 3,5 yaşında var yok. Götürmediğimiz doktor kalmadı. Yok gaz sancısı yok bağırsak bilmem nesi… Bizi oyalayıp gereksiz ilaçları verip eve gönderiyorlar. Ertesi sabah yavrumun yanına gidiyorum, sanrılar görüyor. Baba şu uçanlar kelebek mi diyor. Ateş olmuş 40 derece. Kaptığım gibi annesine giydirin çabuk başka doktora götüreceğim diyorum. Annesi ve anneannesi bana “Bu kaçıncı doktor olacak; çocuk soğukta kapı kapı gezmekten helak oldu” diyorlar. Dinlemiyorum. Hemen yakınımızda bir tıp merkezi var. Bu kez de orada ultrasona alıyorlar. Allah razı olsun, Elfi Hanım isminde bir ultrason uzmanı var. Bakıyor. Bu çocuğun ya apandisiti patlamış veya patlamak üzere, hemen çocuk cerrahiye götürün diyor. Bir tek üniversite hastanesinde o bölüm var. Yanlış hatırlamıyorsam Ramazan Bayramı ve doktorların çoğu izinli. Asistan bayan hemen müdahale ediyor ve nöbetçi profesörü evinden arıyor. Odaya çıkıyoruz. Hoca geliyor ve beni odasına çağırıyor. Hanım hala hasta odasında kızımla bekliyor. Üstü atletli kolunda serum baygın şekilde bakıyor yavrum. Hoca odasında bana: “ Bak Alper Bey, her ameliyat bir risktir. Anestezi bile başlı başına hayati tehlike içerir. Muhtemelen çocuğun apandisiti patlamış, inşallah çok yayılmamıştır” diyor ve o an benim başımdan aşağı kaynar sular dökülüyor. Hanımın bundan haberi yok. Hatta ameliyat olması gerektiğinden bile. Odaya giriyoruz ve ameliyatı duyunca eşim ağlamaya başlıyor. Şimdi ben doktorun bana söylediklerini ona nasıl söyleyeyim? Alıyorlar kuzuyu ameliyathaneye götürüyorlar. Ben de peşlerinden. Aynen senin gibi duvara yaslanıp dualar ediyorum içimden ama feci haldeyim. O sırada temizlikçi kardeşlerimizden biri paspas yaparken beni fark etmiş. “Abi ameliyatta hastan mı var” diyor. “ Evet kızım içeride” diyorum boğazım düğümlenirken. Bana acıyor besbelli, Allah razı olsun yine de teselli etmeye çalışıyor: “Hoca erken çıkarsa bil ki her şey yolunda abi, inşallah erken çıkar” diyor. Kızım ameliyata saat 22.00’de giriyor ve Profesör saat tam 22.45’te kapıda görünüyor. Ben umutlu gözlerle ona bakıyorum. “Gözün aydın Alper Bey, apandisit patlamış ama bağırsaklar iltihabı lokalize etmiş. Elimizden geldiğince temizledik. Arkadaşlar dikiş kısmını tamamlıyor” diyor. Ne kadar şükretsem az diyorum. O an koca profesörün boynuna sarılacağım ama kendimi zor tutuyorum. Rabbim evladımı bize bağışladı ya, çok şükür diyorum. Profesörün adı da Arif Gürpınar idi. Ömrü sağlıklı ve uzun olsun.
Uzun sözün kısası seni en iyi ben anlıyorum Serdarım. Büyük geçmiş olsun. Rabbim kuzuya bir an önce sağlık versin ve iyileşmesini sağlasın, daha büyük dertlerini göstermesin inşallah🤲🏻. Tekrar geçmiş olsun…
Çok teşekkür ederim kardeşim.. İnan çok etkilendim.. Çok büyük badire atlatmış kuzum.. Allah tekrarını göstermesin..
Amin 🤲🏻
Bu neydi,boyle be.!!
Allah kimseyi evladiyla imtihan etmesin. Sirali olum nasip etsin,insallah. Benimde kapinin onune cokmuslugum var,Allah o gunu kimseye yasatmasin.Caresiz kaliyor insan.Iste o zaman Allahtan baska kimse olmuyor yaninda..!! Cenabi Allaha dua ediyorsun.Ve ne kadar guclu oldugunu dusunsen bile bir yaprak gibi ayaklarinin altindan kayip gittigimi,yere bir cirpida nasil coktugumu hic bir zaman unutmadim.Allah evlatlarimiza saglikli bir yasam nasip etsin insallah.!!
Gecmis olsun Sirin baba.
Çok teşekkür ederim kardeşim.. Hepimizin çocuğuna inşallah..
Geçmiş olsun can dostum, ön beş yıl öncesine götürdün beni… birebir, aynısını yaşadık biz de bu anların😔 hemşire ameliyat sonrası “saklamak isterseniz” diye peçete içinde getirmişti alınan kanlı parçayı… ameliyathaneye kadar kucagimdan inmemişti yavrum korkudan… ikimizde de çıt yoktu, belli etmiyorduk güya korktuğumuzu… elimden alıp, yüzüme kapıyı kapadıkları anı anlatamam…
Şimdi bin kilometre yola evine ziyarete geldik hanfendinin, bir haftadır ev sahipliği yapıyor bize:)
Geçmiş olsun tekrar, acil şifalar diliyorum kardeşim…
Gelişimini hızlandiracağını, yeme içmesinin daha düzenli olacağını ama biraz daha dikkatli olmanız gerekecegini söyleyebilirim.
Yolu, bahtı açık olsun güzel kızımızın…🙏🙏
💖💖💖💖💖
Hiç dikkat etmediği kadar ediyor operasyondan sonra emin ol :)) Çok teşekkür ederim Ferhatım.. Canımsın..
Gidecektir o görüntü gözünün önünden Serdar Hocam..
Elindeki derginin veya gazetenin sana bakan sayfasındaki bir fotoğraf gibi,
Ya da önünde durduğun pencereden,
yahut yere serili kilimin üzerine uzanıp ta dünyaya baktığında gözünün önünden yürüyüp giden bu dünyaya ait gerçek görüntüler gibi değil ama..
Aile albümündeki fotoğraflar gibi
biraz solmuş, sepyalaşmış kareler gibi
bir başka dünyaya, geçmişe ait bir resim gibi kalacak..
Unutulmuşluğu sebebiyle biraz gönlü kırık bakışlarla sana bakacak bir resim..
Yani, tümüyle silinip gitmeyecek olmakla birlikte belleğindeki ucu bucağı belirsiz kütüphanenin diplerdeki bir bölümünde öylece durup bekleyecek, günü geldiğinde çıkıp tekrardan göz önüne gelmeyi..
Ama iyileşecek elbet Prenses..
Sorunlarının önemli bir bölümünü, gelişimine ket vuran bir sağlık problemini geride bırakmış bir insanoğlu olarak devam edecek hayatına..
Rahatlayan bedeni kendi işine bakacak.. Yapması gerekenlere odaklanacak..
Serpilecek, gelişecek, büyüyecek..
Dünyalar güzeli bir gerçek Prenses olarak babasının, yani hayatındaki ilk ve tek -gerçek- kahramanının gözlerine daha da büyük bir sevgiyle bakacak..
Hep,
Sürekli,
Her zaman..
O bakışlardaki sevgi sepyalaşmayacak ama.
Asla..
…
…
Geçmiş olsun hocam..
Amcasının çok uzaklardan da olsa, kendisine sevgi dolu gözlerle, sıcacık bakışlarla baktığını ve kulağına “geçmiş olsun güzel kızım” diye seslendiğini duymuştur senin Prenses belki de, bir melek olmanın getirdiği duyarlılıkla, kim bilir..
🤍🤍🤍
Ne yazsam sönük kalır bu yoruma.. Çok teşekkür ederim Ustam..
Olm… 🙁 hüngür hüngür ağladım be.. sen ağladın, bizim de ağlamamızı istedin değil mi Serdar abi? Arkadaş ne biçim yazmışsın, kolları incecik, içim dışıma çıktı okurken, ağlamaktan mola vere vere okudum yahu.. Allah razı olsun. Allah şifalar versin.
Çok önemli bir şey olmadığı halde minik oğlumun ağzına oksijen maskesi takılmıştı, o haliyle görünce yüreğim titremişti, ama babaydım, “erkek adamdık” ya, ağlayamamıştım. Elini tutuyordum. Telefondan haberimi alan hanım koştu geldi hastaneye, ulan arkadaş, kadın tabi onlar daha rahat bu konularda.. Çocuğu öyle baygın görür görmez başladı ağlamaya, saniye sektirmeden.. Benim de o dakikaya kadarki bütün direncimi kırdı geçirdi bir anda, karı koca salya sümük olduk. Neyse ben hemen toparladım tabi, “merak etme bir şeyi yok, yarım saate alır götürürüz” dedim o ağlamaya devam ederken.
Zor abi.. Kendine olunca neyne ne de, çocuk olunca çok zor. Allah hiçbirimizi evladıyla sınamasın!..
Amin kardeşim. Çok teşekkür ederim..
Geçmiş olsun Serdar hocam benzer bir olayı bende 4-5 yıl evveli yaşadım. İlk göz ağrım Canım Kızım daha 4-5 yaşlarında kasık fitigindan opere oldu. Ameliyathane önünde beklediğim o kısa zaman dilimi bana da çok uzun yıl gibi geldi. Benim avantajim hanımın Ameliyathane hemşiresi olup icerde yaninda olması oldu.Şimdi iyiyiz çok şükür umarım biran önce prenses te toparlar. Allah şifalar versin…
Çok teşekkür ederim canım kardeşim..
yasamayan bilmezmis serdar kardeşim 35 üzeri büyük ameliyat gecirdim birinde sabah 7 de ameliyata girdim aksam ciktim hic biri koymadi o kizlarima vurulan o igne kadar halen dayanamam bakaman bi igne olsalar veya kan verseler , birde ali berber kardesimin yerine koyalim kendimizi hayata tutunmak baglanmak ve tekrar basarmak icin hem kendi hem ailesinin verdigi mücadeleyi vermek de herkesin harci degildir allah ona ve ailesine güc kuvvet sabir verir ve ali kardesimizi de tekrar eskisi gibi görürüz inşallah
Ali’nin neyi var Grandem?
kanser ile ugrasiyo ali kardeşimiz serdar kardesim
Çok geçmiş olsun Hocam!
Çok teşekkür ederim kardeşim..
Çok geçmiş olsun kızımıza. Acil sifalar diliyorum. Roman tadinda yazmışsın. İşin icinde cocuk, bebe oldumu dayanamam.
Tekrar geçmiş olsun 😊
( ” İri memeli hemşire” güzeldi 😊 )
😏😏😏
İnanmayacaksın ama iri memeli hemşire çok da güzel değildi Pascalım. :))