içinde ,

Nasıl Beşiktaşlı oldum…

Kartal Yorum ailesinin müsadesi, Üstatların izniyle anadolunun bir köyünde 7 yaşında saf bir köylü çocuğunun Beşiktaşlı olma hikayesidir bu…..

Benim rahmetli babam çok zeki insandı. Yeni kurulan bir fabrika olacağı zaman istanbul merkezli ya Sungurlar alırdı montaj işini yada Tokar.. hangisi alırsa farketmez fabrikanın montaj işini ustası olarak ekibiyle babam yapardı..

Benim hatırladığım 5 yaşında Giresun kağıt fab. 6 yaşımda istanbulda elektirik santrali..7 yaşımda da işte bahsi geçen ilçeye geldik. Hikayede zaten burda başladı.

Yıl 1973 anadoluda bir ilçe Beyşehir…

Babam aslında ekibiyle Seydişehir alimunyum fabrikasında çalışmaya geldi ama orada kiralar yüksek olduğu için Beyşehir den tutmuş evi.bildiğimiz klasik altında ahırı köy evi .alt katı pirketten üst kat duvarlar tuğla örülmüş,çapraz dik  beşe onlarlada  desteklenmiş çatısı kiremitten bir ev.  

Köylük yerde arazi müsaitse öyle evler dip dibe olmaz. en yakın ev yirmi metre. bizim evin önü tam çelik-çomak oynamalık. Bilmeyen kardeşlerim için anlatayım. oyun en az 2 kişi oynanır. bir birlerine rakiptirler.oyun aletinin biri bir metre uzunluğunda tutma yeri iki cm alt tarafı bir cm çapında kuruyp sertleşmiş kızılcık ağacından sopa. birde o sopayla uzaklara atabileceğin bir- bir buçuk cm çapında yirmi cm uzunlunda bir sopa.oyunun oynanma şekli oyun oynayacağın yereavuç içinle toprağı 4 cm derinlikte kazarsın. kazdığın çukurun üstüne kısa parçayı koyarsın.rakibini tam karşına yirmi metre öteye gönderirsin. sonra elindeki sopanın ucunu çukura kısa sopanın altına sokarsın. uzun sopan kızılcık ya şöyle azda esnersin ok yayı gibi sonra var gücünle yollarsın rakibine.havadan atarsan yere düşmeden yakalar kısa sopayı yenilirsin.ideali baş hizası.rakibin sopayı tutmakla kendi yüzüne gelir diye tutmaya uğraşmaz.zaten ev sahibinin küçük oğlu tutmaya çalıştı sopa gözümüzün önünde gözüne saplandı.hemen hastaneye kaldırıldı ama gözü kurtaramadılar.tek  gözü kör kaldı.babamda o oyunu bana yasakladı.

 ilk okulun  karşında çam ağaçları arasında bir yamaç var.yaşıtım çocuklar kimi tahta üzerinde..kimi pilastik bidon yamaçtan kayıyor.kayma bitince çığlık sevinç bir daha yukarı bıkmadan usanmadan altındaki madde ısınıp o küççük poposunu yakana kadar kayıyor. en sonunda bende kaymaya karar verdim. vermez olaydım. meğer kayarken sırtını mümkün olduğunca geri yaslayacakmışsın. ben bildiğin dik oturdum. sonra milletin kaya kaya ortaya çıkardığı ağaç köküne poponu çarp.yüzü koyun düştüm. burnumun üstündeki deri yüzüldü yüz göz kan içinde. akşam babam eve geldi kaymayıda yasakladı…e bana oyun kalmadı..

Ertesi gün öğleden sonra ilkokulun bahçesinde birbirine bağıran çocuklar duydum. okulun duvarından dolayı aşağı kısımlarını göremiyorum ama önce purtft diye bir ses geliyor sonra çocukların hepsi ama hepsi aynı yöne koşuyor. sonra bir purtft daha bu sefer başka yöne. bu sesi çıkaran ne diye var gücümle okul kapısına koştum. hayatımda ilk kez futbol topunu orda gördüm. sonra tabi bende koştum topun peşine. one heyecan one tutku..bıkmadan usanmadan koşuyorum bi umut bende purtftlatırım… o zaman ben nerden bileyim purtft un şut çekmek olduğunu….bizi oynarken gören 5. sınıftaki iki abi geldi oyunu durdurdular bizde oynayacagız dediler.ama önce topu şişirelim.meğer purft sesi ondan çıkıyormuş.neyse şişirip tekrar geldiler.ben onun isminin top olduğunu öğrendim ya unutmıyayım diye içimden tekrar ediyorum. ismi topmuş.top..ismi top.. akşam babam gelince söyliyecem bana top alsın.abilerden birinin gür sesiyle kendime geldim. evet gençler.biz iddiaya girdik ben fenerbahçeliyim o Beşiktaşlı kim galip gelirse mağlup olan gazoz alcak. benim takımımda oynamak isteyene yensekte yenilsekte bizim ev yakın bal pekmez yedircem.yufka ekmek.anasını satayım yirmi çocuk var yirmiside bal-pekmez derdinde. ben top u unutmama derdinde.. 

Konuşmayı sakin vakur dinleyen Beşiktaşlı abi.. önce bana baktı burnunun üstü yara bere içinde bir çocuk.ama bal pekmez derdinde değil( bilmiyorki top derdindeyim.unutmamam lazım. birde burnum öyle yanıyor öyle sızlıyorki balmış pekmezmiş umrumda değil.

İşte hayatımdaki dönüm noktasıı……..

Beşiktaşlı abi tek başına aldı karşısına fenerliyi ve 20 tane bal pekmezciyi…. Ben size bal pekmez para veremem ama isterseniz hergün burda bu oyunu öğretirim.ama benim takımıma gelecek olanlara. bu gün bizi yenersiniz belki adamımız az olduğu için. bir sefer gazoz içerler.ama benden öğrendiğinle bundan sonra hep sen içersin.az düşündüm top dedim. ben daha purftlatamadım bu bana öğretecek. ilk ben yanına katıldım. abi takımın adı neydi.. BEŞİKTAŞ… Abi bundan sonra bende BEŞİKTAŞ lıyım.ömrümün sonuna kadar… yaklaştı bana kafamı tuttu alnımdan öptü. (öpmeseydi iyiydi,alnımıda sürtmüştüm keza  acıdı lan.ama belli etmedim.) 

Bizi böyle gören canı pekmez çekmeyen yada benim gibi öğrenmek isteyen dört kişi bize katıldı. biz olduk beş Beşiktaş lı. bizim abi en fazla sekiz kişi ol. ben razıyım dedi, fenerliye . biz tabi daha oynadığımız oyunu bilmiyoruz. çelik çomağı bırakalı iki gün olmuş. bu ne şimdi ne yapacağız. 

abi topladı bizi bu oyunun adı futbol biz onlara gol atacaz.onlar bize. beşte devre onda biter. beynimde şimşek çaktı.e benim babam akşam yedide geliyor, ben giderim abi peşin peşin saat yediye doğru. öyle deiğil oğlum. beş gol olunca kaleleri değişeceğiz on gol atan galip. ben abi kale ney? hah senin burnun yaralı sen kaleye geç. benimle kaleye kadar geldi. iki metre önünde durdurdu.(kale dediği arkamda iki tane taş var okul duvarının dibinde onları gösteriyor.bu taşların arasından top geçmesin. topu tut bana at tamam mı.

ben.. ben aylardır sopayı havada en çok yakalayanım tamam abi. .bu koskocaman topa göre. neyse abi diğer çocuklara da ne yapmalarını anlattı.sen şurda dur. siz ikiniz fenerlinin yanında durun topa vurmasın.

 karşı takıma baktık fenerli çocukların pekmezle ilgili sorularını cevaplıyor. abi ben pekmez sevmem balı çok yesem olur mu? hepsi bal pekmez derdinde. bizim abi seslendi fenerliye biz eksiğiz biz başlıyacağız geçin yerinize dedi. bekled.. tamam mı dedi fenerli tamam dedi baktı kalelerinde kimse yok. bizimkisi vurdu golll diye bağırdı. demek taşın arasından geçerse bizde gool diye bağıracağız. 

onlar santra yaptı bu sefer fenerli vurdu kaleye e bilmiyor tabi kalede ayların çelik çomakçısı var. tuttum topu derken o top şişirince sertleşmiş .elimin arasından kaydı yaralı burnumu çarptı. burnumdaki kabuk sıyrıldı. azıcık kan gözyaşı ve ter topa bulaştı. top yere düştü.ne yapacağımı bilmiyorum. üstüne üstlük  karşı takımda ne kadar pekmezci varsa üzerime koşuyor….

bizim Beşiktaşlı abi vuuur şuuu toopaa diye bağırdı. işte o an ne burun acısı ne kan ne göz yaşı görüyor insan. purtft yapacam. top sağ ayağımın önünde zıplıyor.tam diz seviyeme gelince az önce gol atan Beşiktaşlı abimden gördüğüm gibi vurdum..purft yapmadı zbaam diye ses çıktı ayağım acıdı. bana doğru koşan pekmezcilerin üstünden top gitti. rakip sahada kimse yok.top teni şişirilmiş yere çarptıkça hızlanıyor.  pekmez verenin şaşkın bakışları arasında o top tıngır mıngır iki taşın arasından girdi. okulun duvarına çarptı. 

önce derin sessizlik.. sonra bizim takım tüm BEŞİKTAŞ lılar hep bir agızdan  GOOOOLLL…… Beşiktaşlı abi bana doğru koştu. sarılcaktı-öpcekti belki beni.. ben öyle sandım. .yanıma yaklaşınca yüzü ekşidi burnuma bakıyor. bende topu ona atmadım diye kızdı sandım. meğer kanlar ağzımı yanaklarımı boynumu sarmış. evin nerde dedi. okula yakındı. 

seslendi fenerliye gazozun senin olsun ben şu Bşiktaş Delisini evine götüreyim….. işte Bodo burdan doğdu.Ben bu internet alemi oyunlar yeni başladığında isminden hariç bir lakap yani nick koyman gerekirdi. ben B.D. yazmak isterdim noktayı kabul etmediği için önce BoDo olarak devam ettim. sonra arkadaş çevremden sormaya başladılar. e söyledim fenerliside gs liside ismimi söylemeyi bırakıp yemekhanede Beşiktaş delisi diye alay etmeye  dalga geçmeye  başladılar. arkadaşlığı kestim ve benim için gurur verici bu anının hatırına nickim yüzünden Beşiktaş ımla Beşiktaşlılığımla dalga geçere damsalak muhabbetlere girmemek için kimi yerde BODO,  kimi yerde Bodo yumdur. ama B hep büyüktür.

Beşiktaşlı abi eve götürdü beni. annem beni öyle görünce ayağındaki terliği yıldırım hızıyla çıkarıp Beşiktaş lı abiye vurmak için kaldırdı. abla durr oyun oynarken top çarptı kanattı bir şey yok. annem top mu çarptıı hee dövmediler. tamam. Beşiktaşlı abi gitti. annem beni temizledi. akşam babam geldi burnuma baktı. neoldu yine buna diye sordu anneme.. top oynarken top çarpmış.. babam o zaman sana top yasak. görürsem duyarsam kemiklerini kırarım. ilkokul dörde kadar top oynadığımı hatırlamıyorum .babamın otoritesi benim ona saygım. tamam birazda döt korkusu. 

ilkokul dörtte gittiğimiz piknikte adam yokluğunda kendi elleriyle kaleye geçirdi. Allah ın hikmeti kalede biten futbolculuğum yine kalede başladı.

Bir sene sonra babam bana top aldı… ama voit marka basket topu. doğum günümdü girmiş dükkana oğluma top alacam demiş. abi nasıl bir şey istersin. babam en iyisini ver parası önemli değil demiş. adam dükkanın arkasına gitmiş. al abi bu top amerikadan kaçak geldi. dünyanın en iyi topu demiş. edirne nin en zengin adamının oğlu getirttirdi üç aydır almıyor. bana gelen fiyattan vereceğim. alırsan. oğlun senin için değerliyse. babam olmaz mı oğlum okulunda beşinci sınıflarda birinci. (tanju benim dördüncü sınıftaki oğlu .annesinden öğrendiği her şeyi bana öğreten bu onun sayesinde.)  babam gaza gelip almış. bana olan sevgisinden. beş futbol topu alırdı oysa aynı paraya.

işte benim basket hayatı böyle başladı…..

 

Bir cevap yazın

GIPHY Uygulama Anahtarı Ayarlanmadı. Lütfen Kontrol Edin

  1. şahane bir öykü daha… İçindeki çocuğun büyümesine asla izin vermeyen Beşiktaş Delisi güzel adam… Sayende güne sıcacık, yumuşacık başladım; eline emeğine sağlık.??

    Bazılarının dediği gibi -hani isim vermek gibi olmasın- baş harfi @sverisson (?) kıskanmadım ama (ama mı??) okul bahçesinde yaptığınız maça girdim, topa savurduğum ayağım engebeli zeminde taşa çarptı hatta:)) gitti serçe parmak; şişti:)) Havası inik -belki de patlak- meşin topun ağırlığını hissettim, kulağımın dibinden geçti sesini işittim; naylon ayakkabılı minik ayakların kaldırdığı toz burnuma-gözüme kaçtı… Çelik-çomak oynadım, sopa süzülerek geldi kafamın arkasına çarptı; nasılda salak bir çocuğum ben:))) Bir şeyi de becer be çocuk!?

    O camdan bakan pos bıyıklı, müdür değil mi; hani sürgün yiyen? Yeni ıslanmış yufka ekmeğe katık edilen petekli bal; üzüm pekmezinin akidesi… Bir türlü kuruyamayan yara kabuğu; çatı kiremitlerinin tatlı pastel kırmızısı, yağlanmış dağınık saçlı- kulağı iltihaplı, şimşek bakışlı al yanaklı afacanlar…

    Bir öykü; bir insanı ne kadar içine çekebilirse, o kadar çektin gene BODO…

    Duygudan duyguya soktun yahu sabah sabah:)

    Aşk olsun tekrar;

    Durmak yok, devam…
    ?????

  2. Büyük bir hayal kırıklığı oldu bu yazın, benim için Bodo..
    Kötü hissettim kendimi..
    Ve kusura bakma ama, çok da kızdım sana..
    Hiç beklemezdim çünkü bunu senden..
    Sana “Ne olursun yaz, hem de uzun uzun yaz..” dedim, kabul..
    Ama, ödev olarak verilen resmi karşı dairede oturan ressam amcaya yaptıran öğrenci gibi davran demedim..
    Lütfen açık açık söyle: Bu öyküyü kime, hangi edebiyat ustasına yazdırdın?..
    Sen yazmış olamazsın bu kadar muhteşem, bu kadar harika bir yazıyı..
    Kesinlikle inanman buna, inandıramazsın beni..
    Ama olsun, madem -öyle ya da böyle- bir biçimde geldi karşımıza, mecburen alkışlayacağız, yapacak bir şey yok..
    ???
    Bir önceki gün çok geç yatmış ve sadece 2 saatlik bir uykuyla bugüne başlamak zorunda kalmıştım, sevgili Bodo..
    Sabah, alelacele evden dışarı uğramadan önce yazını gördüm aslında..
    Şöyle bir göz attım, aklım çıktı..
    Laf olsun diye değil, tadını çıkarta çıkarta okunması gereken bir yazı olduğu çok belliydi..
    Gün de, nasıl bir günse, bitmek bilmedi..
    Anca şimdi, az önce oturdum şööyle yerli yerime..
    O nedenle, ancak şimdi okuyabildim yazını..
    “Maç varmış yokmuş umurumda değil” dedim kendime..
    Bodo’nun öyküsü var okunması gereken..

    Yanıt vermede bu kadar gecikmemin nedeni budur..

    Hikayeni çok beğendiğimi söylemeliyim kıymetli kardeşim..
    İnce detaylarla dolu yazında, usta işi anlatımınla yaşayan, nefes alan bir atmosfer yaratmayı başarmışsın..
    İnsana çok yakın gelen, okuyanı sarıp sarmalayan sıcacık bir tarzın var..
    Yürekten kutlarım..

    Hangi konuyu anlatırsan anlat bu başarılı üslubunu sürdürerek okuyucunu kendine bağlamayı başaracağına inanıyorum Bodo..

    Sevgiyle öpüyorum yanaklarından canım kardeşim..
    Ne cevherler varmış meğer bu kitlenin içinde?..
    Aşk olsun doğrusu..
    ?????