içinde

Paramparça..

Daha 8 yaşındayım. Babam iflas etmiş. Ne babasını kaybettiğinde, ne de bin türlü melanete maruz kaldığında ağlarken görmediğim adamı, donduran soğukta, çiçek desenli, mavi boyalı, buz tutmuş balkon demirlerine yaslanırken görüyorum. Kardeşim de benimle geliyor balkona. Henüz 5 yaşında hergele. ”Baba mandalina bitmiş, alıversene” diyor. O esnada sigara paketini yokluyor. 2 dal kalmış paketin hışırtısı, balkonu inletiyor. Cebini yokluyor, paketine bakıyor, bizim boncuk boncuk bakan mandalina canavarını süzüyor, ”Tamam oğlum” diyor..

Yaradanın bana en büyük laneti bu olsa gerek. Görüyorum.. Anlıyorum.. Seziyorum kardeşim her bir boku.. Şimdi de, el kadarken de seziyordum..

Anladım ki, ne sigaraya parası yetecek, ne de mandalinaya. Biliyorum ki bir patlama olacak. Kaç ulan kaç diyorum kendime.. Bir kaçıyorum, balkondan gelen hıçkırıkları duyuyorum. Duymazdan gelip, içime akıtıyorum gözyaşlarımı, eşlik ediyorum kahramanıma.. Uzaktan, hissederek, dokunmayarak yoldaşlık ediyorum..

Tanıdığım en güçlü adam elbette ağlayıp durmazdı balkon köşesinde. Durmadı. Bir toptancının yanına girdi. Eve tomarla para getiren bir adam, 1 hafta sonra bir toptancıda hamallığa soyundu da gık demedi..

Gördüklerimizi unutma süresi ne kadardır? Hatırlamamıza yardımcı olan şey zihnimizin berraklığı mı yoksa gördüklerimizin ihtişamı mıdır? Diğerlerini bilmem, gördüğüm bir şey vardı ki, unutamayışıma vesile olan o görüntünün ihtişamıdır.

Eve bir zarf gelmiş. Annem elime tutuşturup, ”bunu acil babana götür” diyor.. Götürüyorum. Babamın çalıştığı toptancının önüne 50 metre kala duruyorum. Babamı elinde kalem kağıtla, birilerine bir şeyler anlatırken görüyorum. Orada duruyorum. Uzun boyuna, kara bıyıklarına, hafif dökülmüş saçlarına, bembeyaz gömleğine, traşlı yüzüne ve dimdik duruşuna bakıyorum. Gençlik ve sağlık fışkıran bedenine bakıyorum. Gurur duyuyorum birader, öyle böyle gidip sarılasım gelmiyor adama. Uzaktan O’na o bakışım, o gün hissettiklerim hiç yalnız bırakmadı beni.. Hiç..

İş dönüşlerinde kapıya nasıl koşturduğumu unutmam. Dışarıdaki ayazın kokusunun işlediği kahverengi deri ceketini, o ceketin deri kokusunu, yüzümü ellerinin arasına aldığında ellerine sinmiş izmarit kokusunu unutmam..

*****

İki yıl önce babama akciğer kanseri tanısı kondu. Tansiyon ve şeker hastalıkları da cabası.. Ömrü boyunca grip olduğunu bile görmediğim adamın bin tane problemiyle ”bir anda” karşı kaşıya kalınca, adam akıllı sarsıldık..

Ha bugün ha yarın derken..

4 gün önce bir gece yarısı çaldı telefon. Telefondaki bizim mandalina canavarı.. Sesi titriyor.. ”Ağbi.. Nabzı düşmüyor.. 150’yi aştı.. Nefes alamıyor.. 3 gündür bir lokma koymamış ağzına.. Acile götürdük.. Hemen yoğun bakıma aldılar.. Bir adamın başına kaynar su dökülmesi neymiş, o gece.. köküne kadar anladım..

Evvelsi gün sabah 07:06.. Ağbi.. Nabzı düşmüyor, anjiyo yapacaklar, yapamıyorlar.. Bu kez ağlıyor.. Ben haber veririm diyor ve.. kapatıyoruz.. Babam, gelme diyor bana.. İyiyim diyor.. 

Kardeşime fırsat bulur bulmaz görüntülü konuştur beni diyorum. Yoğun bakımda yasak diyor.. Çıkınca tamam diyor..

3 gün evvel babam, yoğun bakımda daha fazla duramayacağım diyor. Ya beni buradan çıkarın, ya da öldürün diyor.. Çıkarıyorlar normal odaya. Telefonumda görüntülü görüşme talebi görüyorum.. Kendimi dışarı atıp açıyorum telefonu.. Göğsünün kıllarının bu kadar ağarmış olduğunu bilmiyorudum.. Yüzünü basan saçı sakalını, altları çökmüş göz altlarını, donuk bakışlarını, yorgunluğunu görmek benden bir kaç yıl götürmedi değil..

8 yaşımda gördüğüm görüntü,, ve telefonda gördüğüm görüntü…

E be hayat.. E be hayat… İnsanlar bu kadar zulmü hak ediyor mu hakikaten? Zamandan daha zalim olabilir mi herhangi bir varlık?

4 gün ne uyku var, ne yeme, ne içme, ne gülme..

Zihnim bu yorgunluğa inat, cirit atıyor.. Hiç durmuyor. Her olasılığı, her haberi, öncesini, sonrasını döküyor önüme..

Ve bugün haber geliyor.. Nabız düşmüş.. Şimdilik tamam… Yarın bir dizi operasyon….

Yarın güzel bir adam için çok zor bir gün olacak.. Yaşamı boyunca badirelerle iştigal olan bir adam, belki de en zor engelle baş başa kalacak..

Bugün akşam üzeri BODO’nun güzel haberiyle biraz olsun nefes alabildim.. İnşallah daha güzel haberlerini de alacağız.. 

Güzel forumun güzel insanları…

Hepinizi çok sevdiğimi tekrar söylemek istiyorum.. Umarım güzel haberle tekrar yazmak kısmet olur..

Sadece biraz sessizlik, bir kaç güzel haber, biraz nefes lazım.. 

Sevgilerle…

Bir cevap yazın

GIPHY Uygulama Anahtarı Ayarlanmadı. Lütfen Kontrol Edin

  1. Ağlattın beni Serdar kardeşim. Ben ağlarken hemşire gece kontrolühne gelmesin mi… aaa niye ağlıyorsun Erol Amca mutlu olman lazıım sen deltayı yenmiş adamsın… ben bilgisayarımda halen açık duran yazını gösterdim bir kardeşim babası hakkında yazı yazmışta..ona ağlıyorum. eşimde yan refakatçi koltuğunda uyuyor. oda uyandı.ağladığımı görünce oda sordu on ada gösterdim. ikiside çok etkilendi. hemşire gittikten sonra ben o kadar bilmemde eşim hafız. kuur an ıı saayısını bilemeyecek kadar hatmetmiş. cepten açtı kur an ı baban için yasin okudu.bende dinledim. Rabbim hastalandıktan sonra her duamı kabul etti çocuğu olmayana dua ettim 2 ay sonra hamile kaldı. bennim gibi lenfoma nüksetme yasayan bir tanıdığıma ettim yapılan ikinci kontrolü temiz çıktı. annem içi ettim oda rahatsızdı 74 yaşında. oda iyileşti. baban için burada gecenin bir yarıısı iki temiz kalp hakkında sadece en hayırlısını diler. Rabbimizin Şafi ismi sıfatı hatırına sağlığına kavuşmasını niyaz ediyoruz. takdir Rabbimizin. Sana tavsiyem abin olarak yememek içmemek ne babana nee sana yarar. yemek yiyeceksin kendine bakacaksın metanetli olacaksın pozitif düşüneceksin. bana öğretilen en zor anda önce niyet ettim Allah rızası için babamın ve şifa bekleyen bütün hastalara şifa ver Rabbim. dedikten sonra 100 kere YA ŞAFİİ diiye tesbih çekeceksin. ondan sonra mucizeyi bekle..
    dostum ne olursunn abi sözü dinle beni daha fazla üzme. önce sen kendine iyi bak… yaptır sıcak bir mercimek çorbası.. ardından beyaz peeynir yumurta.. tereyağ bal..
    Rabbine sığın neylerrse güzel eyler.

    12
  2. Serdar hocam,
    Bu kadar kısacık bir zamanda böylesine hırpalanmış, yaralanmış, örselenmiş;
    anlattığında insanın aklını durduracak badireler atlatmış bir bünye şu virajı döndüyse,
    Şu tünelden dışarı doğru başını uzattıysa eğer, vardır bunun bir nedeni inan bana..
    Çünkü ben, yürekten inanıyorum buna..

    Alim değilim, kahin değilim elbette yarını göremem, bilemem,
    Ama hissediyorum.
    Ve o güçlü hisse dayanarak ifade ediyorum sana bu inancı..

    Sizin daha birlikte yiyeceğiniz sofralar dolusu aşınız,
    karşılıklı edeceğiniz uzun ve sevgi dolu bir sürü kelamınız var, o yiğit adamla, için rahat olsun..

    Şimdi, benden sana bir rica:
    Şu işler, sağlıkla şifayla sonuçlansın hele bir..
    Sonrasında babacığını evine aldığınızda o koltuğa otursun, sen dizinin dibine..
    Bırak elini kafana koyup başını okşasın senin..
    Gözlerinin içine bak, sevgiyle.
    O’nu ne kadar sevdiğini tekrar tekrar söyle..

    Ha, bir de söyle kardeşine, mandalina alsın O’na..

    Ve eğer fırsatını bulursan,
    aklından çıkıp gitmezse bunca telaş içindeyken,
    “Hiç tanımadığın bir arkadaşımın sana selamı var baba..” de lütfen..
    “Kimdir o evladım?..” diye sorarsa sana,
    “Tanımazsın ama, sevdiğim bir dostumdur..” de,
    “Sana saygılarını, hürmetini; sağlık ve şifa dileklerini iletmemi söyledi baba..” de..

    Yalnız ricam bu kadar olmayacak elbette,
    Bunları söylediğinde, babacığının diyeceklerini de eksiksiz bir şekilde aktaracaksın bana..???
    Anlaşmamız böyle hocam, unutmak yok..

    Sen içini ferah tut Serdar hocam..
    Geçer bu günler, Allah’ın izniyle..
    Hiiç merak etme..

    Allah o yiğit insanın yardımcısı olsun..
    Sizlerin başından eksik etmesin..

    ??????