içinde

Sebep – Sonuç..

Bin tane sebep sayarım / sayarsınız / ya da sayar birileri, sayabilir.

Ama sonuç değişmez: Küfeden düşmüş karpuza döndük veya haydi kendime ortak aramanın anlamı yok, tekil konuşayım: “döndüm” anasını satayım..

Mesele bu kadar katı, acı ve adeta ete kemiğe bürünmüş halde karşımızda duruyor olsa da akıllandığımız yok.. 

Çünkü romantik insanlarız bir yandan. İşin güzel tarafı bu!..

Hani Ömer’in Eyşan’a, “Ne olur tek bir yalan daha söyleme bana.. Neden biliyor musun?.. İnanırım!..” dediği gibi, sevdiğim biri çıksa şimdi karşıma, güzel bir öngörüde bulunsa geleceğe dair, inanırım ben de yemin olsun..

Perşembenin gelişi çarşambadan dahi çok önce, üç hafta, belki bir ay öncenin salısından belli olduğunu anlıyor insan, şimdi durup düşününce..

Lige ekimde değil, tee bir ay önce, eylülde veda etmiştik, yahut etmişmişiz, biz aslında..

Avrupa’ya da, ha keza..

En azından kişisel olarak anlamalıydım.. Çok belliydi(miş ya da) gelmekte olan..

Ama öyle lanet bir tutku ki bu, bir türlü konduramıyor işte insan..

Arada oluyor bana böyle, bazen.. Kurduğum iki cümle, tatlı bir kafiye havasıyla sonuçlanınca, küçücük bir gülümseme yerleşiyor dudaklarıma.. FerMe’de de olur mu bilmem, ama sanmam..

Maçla, oyunla sonuçla alakalı pek bir şey söylemek niyetinde değilim.. 

İşin aslı, istesem de becerebilecek bir ruh halinin çok uzağındayım..

Sadece, kafamın içinde sessiz sessiz konuşmaktan bıktım kendimle.. 

Sesli konuşmaya kalkarsam da ürkütmüş, endişelendirmiş olurum çevremdekileri ve en başta kendimi..

Sanıyorum burada saçmalamak en doğru davranış olacak, içimi boşaltmak, biraz olsun rahatlamak için..

Böyle geceler zor geçiyor, belki de hepiniz gibi, bende..

Film izlesem, olmuyor.

Dizi desen ı-ıhh!..

Kitap okusam, konsantrasyon sorunu olan hiperaktif çocuklar misali sözcüklere, satırlara, sayfalara odaklanamıyorum.. Okurken okurken bir yerden sonra otomatiğe bağlayıp sayfada ilerliyorum gözlerimle fakat bu arada bambaşka düşüncelere daldığımı fark edip yeniden en başa dönüyorum, kaldığım yere..

E, böyle bir okuma şekli de -en azından henüz- icat edilmediğine göre tekrar dönüp en baştan girişiyorum başladığım bölüme yine, yine, yine.. 

Bu tarz davranışların sağlıklı bir ruh haline işaret etmediğini kabul etsem de içine düştüğüm bu sarmaldan tutup kendimi çıkartamıyorum..

Bolca köpüklü kahveye gömülüp kafamdaki projeleri klavyeye döksem iyi gelir belki bana,

Ama o havaya çok yakın gibi de hissetmiyorum kendimi.

Belki hiç tanımadığım bir ülkenin hiç tanımadığım bir kentinde, hakkımda hiçbir fikri olmayan ve hatta dilimi dahi bilmeyen, konuşamayan, yalnızca gülümseyen yüzü, soru dolu bakışlarıyla tatlı tatlı yüzüme bakan bir kadınla akşam alacasının ıssızlığında el ele yürümek verir ihtiyacım olan o huzuru bana.. 

Bilemiyorum..

Bilebileceğimi de sanmıyorum..

Bir cevap yazın

GIPHY Uygulama Anahtarı Ayarlanmadı. Lütfen Kontrol Edin