Şimdi geriye bakıp düşünüyorum da, güzel bir gündü aslında..
Sabahtan öğlene kadar iş yerimde durduğum günlerden biriydi..
Öğle sonrasında şehre inmiştim, bankalara gitmek için..
Herkesin malumu, hesaplara para yatırmak, kredi kartı ödemeleri yapmak filan..
İşlerimi tamamlamış, yukarıya yürüyordum, büroma dönüyordum..
Trafiği çok olan yolu değil, daha tenha olan, ara sokaklardan geçen bir güzergahı tercih etmiştim..
Yokuş yukarı, başım önde, kafam bin türlü düşünceyle dolu,dalgın dalgın, ,terlemek için de ağır ağır yürüyordum..
Yolumun yarısında, eski okulumun arka sokağında gördüm O’nu…
Anlık bir olaydı aslında..
Hiç farkında olmadan yürüyüp gidebilirdim de belki..
Geçerli bir neden olmadan kaldırdım kafamı ve o sebeple gördüm..
Büyük çelik bir çöp kutusunun (konteynır) önündeydi..
Göğsünü metal kutuya dayamıştı..
Elinde, konteynırdan almış olduğu poşetten çıkmış bir ekmek vardı..
Ve yiyordu..
…
Hayatta olur bazen böyle tesadüfler..
Tam o anda, ben ona bakmış bulundum, o da bana..
Aramızda 2-3 metre ya vardı, ya yoktu..
…
Ben, az önce bankaya bir miktar para yatırmış biriydim,
O da çöpten aldığı ekmeği yiyen bir kadın..
…
Çok şeye şahit olmuştum hayatımda o güne kadar.. Ama çöpten beslenene değil..
Bakışlarımız karşılaştığında o benim yüzümde ne gördü, bilemem..
Ben, O’nun yüzünde koca bir kahkaha gördüm..
…
Türk televizyonlarında fenomen olmuş bir dizinin baş rollerinde oynamış kadim bir dostum, bir sohbet sırasında söylemişti bana..
Role girdikleri vakit, ağlamaları gereken bir sahnede, “Olur da ağlayamazsanız eğer, gülün” dermiş yönetmen..
Çünkü gülmek de ağlama efekti yaratırmış izleyenlerin üstünde..
Kahkahalarla gülmekle hüngür hüngür ağlamak çok benzermiş birbirine..
…
İşte o anda, orada,
Koca bir kahkaha gördüm o yaşlı kadının yüzünde,
Ve hayatım boyunca, ilk kez bu kadar derinden korktum, belki de..
Dehşete düştüm..
…
Normal şartlar altında çok daha sakin kalacağımı düşünebilirdim oysa, kendi kendime..
Olmadı,
Olamadım..
…
Daha önce bıçaklanıp ölen; kurşunlanıp da ölmüş adam görmüştüm oysa..
İntihar etmeye kalkışan birinin dikkatini dağıtıp ölmesine engel olmuştum halbuki..
Kendini yüksekten atarak intihar etmiş birinin elini tutup son nefesini vermesine şahit olmuştum, 112 hekimiyle birlikte..
Ama böylesi bir paniğe uğramamıştım..
…
Paniğe kapıldım ve başımı önüme eğip bilinçsizce “Kaçtım” oradan..
Çok sonra, belki 1 saat sonra ve tabii ki iş işten geçtikten sonra aklım başıma geldi..
Nasıl oldu da ben o “kardeşime” yardımcı olmadım, sarılıp kucaklayamadım, bir punduna getirip avucunun içine üç kuruş para koymadım diye kendi kendimi yedim, bitirdim..
(ve o günün intikamını, kendimden, şurada 2 ay kadar önce, yine çöp kutularını karıştırıp işine yarar bir şeyler arayan bir başka kadının eline, sözü edilmeyecek bir para sıkıştırarak almaya çalıştım..)
Peki, oldu mu?..
Hayır, vallahi olmadı..
Çünkü o kadın, hala orada, aklımın bir yerinde benim gözlerimin içine bakarak hüngür hüngür ağlıyor ve aslında kahkahalarla gülüyor..
Yapacak hiçbir şey yok..
Kafamın içindeki bu görüntüyle yaşayacağım ben..
…
Yani, dostlarım,
Hayat belki -ve ne mutlu ki- bize değil, ama bir yerlerde, birilerine trajediler yaşatıyor..
Ve biz bunları görmediğimiz, şahit olmadığımız için rahatız(!!)..
…
Bütün bu zorlukların, acıların, ıstırapların, bozgunların, yıkımların, çaresizliklerin içinde, taraftarı olduğun takımın galip gelememesinin nasıl bir önemi olabilir?..
Altı üstü bir topun peşinde koşan 22 kişiden söz ediyoruz..
Ve tarihi haksızlıklarla, yokluklarla, olmamışlıklarla, aldatılmışlıklarla dolu bir güzel topluluğun (belki de) kayıp bir sezonuna daha şahit olmaktayız bu sene..
Sakin olalım, kendimizde kalalım..
Şurada kalıp kaldığı 4 gün..
4 gün sonra, o pek bilinen fıkrada dendiği gibi,
“Şayet olursa, ısıttığımız o suyla boy abdesti alırız,
Olmazsa da çay demleyip içeriz..”
…
Biz kendimize bakalım..
Doğru insanlar olmaya ve doğru tarafta kalmaya çalışalım..
Başka doğru -ve yalnız- insanların kafalarını kaldırıp baktıklarında görecekleri iyi kişiler olmaya gayret edelim..
…
Bu sene dediğin nedir ki?..
Büyük bir ihtimalle ve hala şampiyon biz oluruz..
Olursak da canımız sağ olsun, olmazsak da..
…..
tps://twitter.com/Sverisson3/status/1392210008104837122
yarın ayık kafa ile okurum 🙂
Eyvallah..
Tek nefeste okudum diyebilirim. Evet insanların dertlerinin yanında, tuttuğu takımın şampiyonluğu kaybetmesi ne kadar acı olabilir ki? Yoksa bunun adı pollyannacılık mı?
Biz iyi olan, dürüst olan, temiz olan, beyaz olan taraftayız kardeşim..
Renklerimiz beyaz
ve siyah..
Ama karanlık değil..
Şampiyon olsak da buradayız,
Olamasak da..
Biz halkız,
Güçlüyüz..
Hocam daha iki gün önce yaşadım o çaresizliği sürekli gördüğüm sahnelerden belki ama bir fark vardı, hissettim döndüm kadıncağız almadı önce ısrar ettim hakkın dedim 3 kuruşa vicdanımı rahatlattım, bunu bildiğim içinde arkamı dönmeden yere bakarak evime geldim…… Oldu mu yok biliyorum zaten olmayacak vicdan bu….. Halbu ki mutlu sonu olur bizim izleyerek büyüdüğümüz Türk filmlerinin, Tarık Akan, Cüneyt Arkın, Ayhan Işık, Adile Naşit bizim çocukluğumuz böyle hep boyun eğdik hep olsun kader dedik ama sonunda birileri dur demeli, dur demeli ki bu sefer gol olsun usta,o kadar çok bağıralım ki susan herkes arkamızda olsun, bu sefer hakkımızı kimse yemesin…….
Gözlerim yaşararak okudum yanıtını hocam..
Bir benzerini yaşamışsın (ne yazık ki)
O sebeple -tam olarak- anlıyorsun geçirdiğim o travmayı..
Etrafımız çepeçevre yolukla, yoksullukla, fakirlikle sarılmış..
Öyle ya da böyle,
Az ya da çok, gerçekten zor günler geçiriyoruz hepimiz..
Senin gibi güzel vicdan sahibi insanlar için azap dolu zamanlar..
?????
?????