Taktik falan?

Çok enteresan bir oyun oynuyoruz. Hatta ne oynadığı belli olmayan bir takım hüviyetimiz var. Sadece bu maç özelinde değil, sezon başından beri böyle. Son maçlarda özellikle de Pendik maçı ve sonrasındaki maçlarda inanılmaz savruk oynuyoruz.

Bu maçta Salih’in defans arkasına attığı top tamamıyla bireysel bir koşu ve bireysel yetenekten çıkmış bir pas. OX’un koşusunu maç boyu başka hiç kimse yapmadı. Önceki maçlarda da aynı şekilde böyle bir koşu görmemiştik. Cenk ve Abou top almak için öne hareket edince arkada kalan boşluğa bireysel koşu atan OX maçı bizim lehimize çevirdi.

Tabi bu defans arkası koşuların olmamasının sebepleri var. Daha ne yapsın diyebilirsiniz ancak Aboubakar’ın statik oyununun nedeni bu tür pozisyonlar bulamamamızın ana nedenidir. Zira Aboubakar maç boyu ceza sahası yayında veya hep ceza sahası ile orta saha merkezi arasında topla buluşmak istiyor. Daha önce Cenk ile oynadıkları dönemde Aboubakar kanada doğru açılırken Cenk merkeze çapraz koşu atar, bu sayede defans göbeği dağılır, sağ bek hangisini tutacağını bilemeyeceğinden şaşırır ve pozisyon bulabilirdik. Yahut sağ kanattan orta açacak biri olduğunda, ön direğe ikisinden biri boş koşu atarak diğerine pozisyon yaratırdı. Ancak beraber oynadıkları maçlarda artık bunları göremiyoruz. Aynı zamanda Aboubakar göbeğe veya merkeze gelip pas istasyonu olmak konusunda da inanılmaz kötü. Sırtı dönük top tutma becerisi hiç iyi değil, bu da doğal olarak takımın rakip yarı sahada topla buluşmasını veya al ver yapmasını etkiliyor. Ghezzal ile bugün Aboubakar’ın tek ikiye biri, Cenkle yine tek ikiye biri mevcut. Onun haricinde orta sahadan yine hiç kimse ile ikiye biri mevcut değil. Mario Gomez döneminde Gomez’in maç başı ikiye bir ortalaması 2.33’tü. Aslında hücumda çoğalamama sorunumuzun bir nedeni de bu.

Öte yandan takımda oyun aklı maalesef yok, yani 10 numara pozisyonu yada ortada oyun kuracak birisi şuan için yok. OX o bölgede tam fayda veremiyor şimdilik, bu veremeyecek anlamında da değil. Umarım oraya olur. Ancak şu var ki rakip onun kısa ama hızlı driplinglerinden ve araya bıraktığı toplardan ürktüğü için öne çıkamıyor. OX ne zaman oyundan çıktı, rakip orta sahayı alıp üzerimize gelmeye başladı. Bir önceki oynadığı Sivas maçında da aynı olay gerçekleşti. Bu anekdotu da umarım kulübedekilerde görmüştür.

Tahminimce takımda bir taktisyen yok. Bu iş sadece Şenol hocanın üzerinden dönüyor. Yine aynı şekilde rakip analizi yapan kimse de yok. Yazının başında belirttiğim ne o defans arkası koşular, ne ikiye birler, ne merkezden yada kanattan bindirmeler, ne duran top organizasyonu, ne de bilinçli veya çalışılmış bir pozisyon, hiçbir şey yok. Transferlerin geç yapılmasının ya da takıma yeni katılan sakatlıktan dönen oyuncuların olmasının bununla bir alakası yok kesinlikle. Net bir şekilde bir oyun şablonumuz yok. Bu takımda bir 10 numara  olmamasıyla da açıklanabilir bir durum değil. Zira Talisca’lı sezonda biz 10 numarasız bir oyun ortaya koymuştuk. Bugün neden elimizde o tip bir oyuncu olmadığı halde illa 10 numaralı oyun şablonunda diretiyoruz, bunu anlayamıyorum. Tabi ki bu durum Şenol hocaya yazıyor.

Brugge maçı sonrası “Hedefimize ulaştık.” sözü, sözün bittiği yerdi, ancak kimse arada geçen ancak çok büyük anlamlar içeren bu söze pek tepki göstermedi. Diğer yandan hoca ve kulübe arasında, hoca ile takım arasında, hatta hoca ile herkes arasında anlamsız bir gerginlik var. Dört maçtır ne zaman kamera hocaya dönse sürekli küfür ettiği görülüyor. Bu gerginliğin nedenini de anlamak zor.

Farklı düşüncedeyseniz de, lütfen eksilemek yerine yazın. Son dört maç özelinde takımımızdaki plan, şablon, bir taktik falan yada bir üstte bahsettiğim gerginliğin nedenini vs. göremediğimi siz söyleyin arkadaşlar. Her türlü fikre ihtiyaç var

Sağlıcakla kalın.