“””“Büyük Hanşin Depremi:
17 Ocak 1995 Tarihinde Japonya’nın batısındaki yoğun nüfuslu Kansai Bölgesinin Kobe kentini vurmuş Richter Ölçeğine göre “7,2” büyüklüğündeki depremdir.
Deprem anı ve sonrasında çıkan yangınlarda 1,5 milyon nüfuslu kentte ölü sayısı 6200’leri bulmuş, Japon ekonomisine büyük darbe indirmiştir.
Son 50 yıl içinde Japonya’da meydana gelen en yıkıcı deprem olarak kayıtlara geçmiştir.
Şehrin altyapı şebekesi tamamen çökmüştür.
Gaz boruları patlamış, su şebekeleri kullanılmaz duruma gelmiştir.
Zarar 150 milyar dolardan fazladır.
Dünyanın en “pahalı” afetlerinden biridir.
Japonya merkez yönetimi deprem bölgesine 2 gün sonra yardım gönderebilmiştir.
Bu depremin ardından Japon Hükumeti depremlere daha hızlı yardım gönderebilmek için Ulusal Felaket Stratejisi geliştirmiştir.””””
(KAYNAK: VİKİPEDİ)
*****
Forumda lafına sözüne kendimden çok değer verdiğim kimi değerli dostlar 7,6 büyüklüğündeki depremin –aslında- çok da büyük bir deprem olmadığını söyleyerek depremden çok, kötü yapılmış binaların öldürücü olduğunu söylemişti önceki gün.
O değerli dostlara yerden göğe kadar hak veriyorum. Sözlerine de en başından en sonuna kadar katılıyorum..
Ne var ki, öte yandan, o cümleyi kuran sevgili kardeşlerimin yanaklarından büyük bir sevgiyle öperek ifade etmek istiyorum: Dün gece Prof. Övgün Ahmet Ercan’ın canlı yayın sırasında (zaman zaman ağlayarak) dile getirmiş olduğu gibi, yaşadığımız deprem öyle böyle değil, dünya ölçeğinde bir felaket.
1,5 dakika boyunca süren bir yer hareketi,
Sarsılan çırpınan devinen; alçalarak, yükselerek, ileri geri savrularak ayaklar altında sallanıp titreyerek yerine oturmaya çalışan yüzlerce kilometre karelik, devasa büyüklükte bir toprak parçası.
500-550 atom bombasına eşdeğer bir yıkım gücü,
Yerin onlarca km altında, 300-350 km boyunca birbirine şiddetle sürtünerek yırtılan bir fay,
Yırtığın iki yakası arasında 5 metrelik bir atığın söz konusu olduğu devasa bir jeolojik afet.
….
300-350 km’lik mesafeyi gözümüzde canlandırabilmek için Türkiye’nin kuzeyden güneye eninin (yaklaşık olarak) 700 km olduğunu anımsayalım.
Yani yaşadığımız bu afeti ülkenin (yine yaklaşık olarak) kuzeyden güneye yarısının yırtılması gibi düşünebiliriz.
….
Lafın burasında önemle ifade etmek isterim, amacım hali hazırdaki yönetimi haklı göstermek değil. Nasıl bir dünya görüşüne sahip olduğum cümlenin malumudur..
Öte yandan bilgisiz, donanımsız, gözünü para hırsı bürümüş, düpedüz kötü niyetli müteahhitleri korumak gibi bir niyetim de yok.
Derdim şudur:
Elimizdeki problemin büyüklüğünü kavrayabilmek için meselenin şu kısmını gözden kaçırmamamız gerekir.
Yıkılan bina sayısı 3 değil, 30 değil, 300 değil.
Şu ana kadar saptandığı kadarıyla (yani şimdilik ve en az) 6.000 bina yıkılmış durumda.
Az, orta ya da yüksek hasarlı olmaları sebebiyle gelecek günlerde yıkılacak olanlar / yıkılması gerekenlerle birlikte bu sayı iki hatta 3 katına kadar artabilir.
Yani, tabii ki gözünü para hırsı bürümüş kötü niyetli müteahhitler vardır. Ama bu işin tek nedeni bu şahıslardan ibaret değildir.
….
Ucuza imal edilmişlerin yanında orta karar olanlar ve hatta “çok lüks” olarak tanımlananları da yıkılıyorsa şayet elimizdeki envantere dahil binaların, işin boyutu kötü niyetli müteahhit boyutunu çok çok aşmış demektir.
Boş yere kendimizi kandırıp meseleyi “Trafik Canavarı” gibi varlığı yokluğu belirsiz bir hayali şahsiyetin(!) üstüne yıkıp bir kenara çekilmenin manası yok.
Sorun şu: Şehircilik ve imar anlayışımız çok kötü.
Hatta sıfır,
Yani hiç yok.
….
Bir kent nereye kurulur?
Nasıl bir zemine, hangi hesaplamalarla, ne türden malzemeler kullanılarak ne büyüklükte bir bina yapılabilir..
Yapılmış, yapılmakta ve yapılacak olan binaların denetimi hangi kurumlar, hangi kuruluşlar ve hangi uzmanlarca yapılacaktır..
Denetim sonunda geçer not almamış olanların akıbeti ne olacaktır.
Yıkım kararı verilmesi durumunda o binalarda barınmakta olanlara hangi şartlarla ve ne büyüklükte krediler açılacaktır.
Bu ve bunlar gibi onlarca sorunun yanıtını oluşturacak yasal düzenlemeleri hangi organ yapacak,
Bu düzenlemeleri uygulamaya kimler koyacak,
Yapılacak uygulamaların denetimleri kimler tarafından yapılacak,
Bu denetimleri yapanların da denetimi nasıl ve kimlerce takip edilecek.
Bu ölçüde yüksek sayıdaki binanın bir anda, tek bir gün içinde ortaya çıkması mümkün olabilir mi?
Bütün bu kusurlu(ayıplı) binalar yıllar ve yıllar içinde yapanların ve yapılanları kontrol etmesi gerekenlerin suç ortaklığı yanında, bu işbirliğine ses çıkartmayan bizlerin yani hepimizin ortaklığıyla çıktı ortaya.
….
Kendisi de inşaat mühendisi olan, büyük bir inşaat firmasının üst düzey yöneticisi konumundaki bir yakınımla konuşuyordum 10-12 yıl kadar önce.
“Mühendis almak için ilan veriyoruz. Başvuranlar asgari ücrete razı oluyorlar.. Utancımdan ne yapacağımı bilemiyorum..” demişti.
Yaşlı başlı, evli, aile babası insanlar.. Okumuş etmiş, mühendislik diploması sahibi yetişmiş işgücü.. Ve nihayetinde razı olduğu para, asgari ücret..
….
Devletin, yani -hangi siyasi görüşte olursa olsun- ülke yönetiminin, bu insanlara para değil, çalışarak para kazanabilecekleri iş alanı açması gerekir.
Bu yetişmiş insanlar, bu nitelikli kişiler yapılacak her binayı, temeline vurulacak ilk kazmadan en tepedeki en son kiremitin yerleştiği aşamaya kadar insanca bir sorumluluk duygusuyla ve cansiperane bir çabayla takip etmedikçe 7,6’yı bırakalım, 5’te – 6’da bile çok canlar yanar bu ülkede, ne yazık ki..
….
En temel sorunumuz üstümüze serpilmiş ölü toprağı ölçeğindeki umursamazlıktır,
Yani cehalettir..
✍️✍️ 💖💖
O zaman bir soru soracagim diger evler nasil dayandi bu siddetli depreme de sadece ayni pezevenk mutahitin yaptigi 8 bina coktu? Diger binalar niye cokmedi? Her ilde, her mahallede ayni manzara. Icinden fay hatti gecen bina bile ayakta. Ayrica siddetten ziyade derinlik de onemli 7km derinlikte olmus deprem. Japonyada ayaginin altinda oluyor. 7.6 da ayri bir yalan. Cogu hasar ve olum yerdeki deprem siddeti ne yazik ki 6.2 ve asagisi. Deprem oldurmez malzemeden calan mutahit oldurur.
Canım Ziya, “En Az 6.000” binadan söz ediyoruz,
Şu anda ulaşılabildiği kadarıyla 6.000 bina..
Köyler hariç,
Kasabalar hariç,
Her nasılsa ayakta kalmış olup da yıkılması şart olanlar hariç..
Bunların hepsini aynı pezmeneg yapmadı ya hocam..
Sözlerin doğru..
Haklısın,
Katılıyorum..
İşaret ettiğin yön konusunda da hemfikiriz seninle..
Sadece, şahısta hata yapmayalım diyorum..
Sorun kişisel olmanın ötesinde,
Sistemsel..
Dediğim sadece bu..
🤍🤍🤍🤍🤍
Tabii ki sistem ana sorun. O heriflere kim izin veriyor, kim denetliyor, kim kuruldan geciriyor, kim bundan para yiyorsa Allah gani gani belasini versin. En buyuk acilarla kivransin. Yatacak yeri o adamlarin.
çok büyük felaket. onda tamamız. korkunç. peki , bundan sonrası için ne gibi önlemler alınacak ? tabi ki alınmayacak. hiçbirşey yapılmayacak. yan yana veya karşı karşıya binalardan, biri dimdik ayakta, diğeri , yerle bir olmuş. 24 yılda , tüm çürük binalar rahatlıkla yenilenebilirdi. vatandaşın gücü yok buna. devlet desteği şarttı. bunu yapmadıkları gibi, toplanan deprem vergilerini de hiç ettiler. istanbulda da çok büyük bir felaket gelecek. ne yapılıyor ? hiçbirşey. ayrıca , adamın 5 katlı binası var. üzerine 2 kat daha kaçak çıkmış. böyle binlerce bina var istanbulda. belli ki ilk depremde yıkılacak bunlar. sen ne yapmışsın ? imar affı getirmişsin. yani afferin iyi yapmışsın demişsin.
mesele , bu iktidara sallamak değil. sallasak nolu sallamasak nolur. olay bitmiş. hiçbir önlem alınmayacak. istanbul yıkıldığında , aynı şeyler olacak. sonuç şimdiden belli. ziyanın dediği gibi, olan fakir fukaraya olacak.
@deliziya + Paskal
Prof. Övgün Ahmet Ercan’ın sözlerini aktarıyorum:
“12 rauntluk bir boks maçı düşünün..
Bu maçın ilk raundunda boksörlerin gücü ve direnci farklıdır,
15. raundunda farklı…
Çünkü darbe yemişlerdir, yıpranmışlardır..
İşte başından bu boyutta, bu şiddette deprem geçmiş binaların durumu da bir boks maçının 9. raundundaki bir boksör gibidir..
Gelecek ilk şiddetli darbede çöker..
İşin kötü yanı, sadece binalar değildir yorgun olan,
O büyüklükte bir darbeyi yemiş olan zemin de yorulmuştur..”
….
İşin dehşet boyutunu anlayabiliyor muyuz Paskal?..
Ziya haklıdır.. Hep haklı olsun, ebediyen haklı kalsın..
Derdim Ziya değil,
Derdim sistem..
Ve aslında Ziya’nın işaret ettiği nokta da sistem..
Düşünmemiz gereken şudur:
Bu ülkede,
Bu topraklar üstünde,
böylesine zeminlerde,
bundan sonraki günlerde ne yapacağız?..
Binalarımızın,
mahallelerimizin,
kentlerimizin imarını kimlere,
hangi anlayışlara emanet edeceğiz?..
Şu andan, şu tarihten sonra yapılacak her binanın, her inşaatın başında,
Temelinin atılmasından çatısının örtülmesi aşamasına kadar,
maaşı müteahhit değil , devlet ya da meslek odasının tarafından ödenecek bir inşaat mühendisi bulunacak mı, bulunmayacak mı?
Sorum budur,
Başka da bir diyeceğim yoktur hakim bey..
🤐🤐🤐🤐🤐
🤍🤍🤍🤍🤍
tamamdır 🙂
@sverisson cum benim oturdugum bina 1971 yapimi. 52 yilda hic yoksa 20 tane 7.5 deprem gormustur. Boksor moksor hikaye bunlar. 7.5 ustunu ben gordum. Los angelesta boksorler, yer altinda dinamitler, atom bombalari falan binalari yikmiyor.
Peki Ziya Hocam..
🤐🤐🤐🤐
🤍🤍🤍🤍