içinde

Yeniden..

Ormanın kralı yaşlı aslan hastalanmış. Bu aslanın 2 yavrusu varmış. Bir tanesi gözünü budaktan sakınmayan, cesur ve disiplinli bir aslanmış. Diğeri alabildiğine korkak, alabildiğine savrukmuş. Yaşlı aslan ölünce ormanın yeni kralını seçme telaşı başlamış. Ormanın mensupları iki aslan arasında seçim yapmaya karar vermişler. Çoğunluk cesur aslanı tercih etse de, sırtlanlar ormanda rahat hareket edebilmek ve yeni kralı güdümleri altına alabilmek için korkak aslan için kulis yapmaya başlamışlar. Ormandaki hayvanları öyle zekice etkilemişler ki, seçime katılan tüm hayvanlar korkak aslanda karar kılmışlar. Cesur aslan bu işe fena halde içerleyerek ormanı terk etmiş.

İlk etapta herkes çok mutluymuş. Yeni kral kimsenin üstünde baskı oluşturmuyormuş. Ormandaki her üye dilediği gibi yaşıyor, dilediklerini yapabiliyormuş. Bu işe en çok sevinen grup ise sırtlan sürüsüymüş. İstedikleri her kararı aldırıyor adeta ormanı kendileri yönetiyormuş.

Ormandaki bu huzur ortamı bir süre sonra bozulmaya başlamış. Hemen her gece ormanın dışından kaplanlar içeriye sızıp antilopları avlamaya başlamış. Yılan sürüleri ormana dadanmış, yavrulayacak tüm hayvanların yumurtalarını hiç etmişler. Sırtlanlar, ormandaki boşluğu fırsat bilerek hemen her gün ormandaki yavru hayvanları yok etmişler. Bu esnada ormana dışarıdan vahşi hayvanlar tarafından saldırılar artmış, kimsede huzur namına bir şey kalmamış. Hayvanlar arasında düzen bozulmuş, homurdanmalar yükselmeye başlamış ve sonunda isyan baş göstermiş.

Kral, sırtlanları yanına çağırmış ve ormandaki bu düzensizliğin kendisinden kaynaklandığını, oldukça güzel bir düzene sahip olan ormanı yönetemediğinden şüphelendiğini söylemiş. Cesur aslanın geri gelmesinden korkan sırtlanlar, suçun mevcut kralda olmadığını, yılan saldırılarından yeterince uyanık olmadıkları için kargaların, kaplan saldırılarından zamanında haber vermedikleri için tavşanların, ölen yavru hayvanlardan yavrularına sahip olmayan hayvanların sorumlu olduğunu söylemişler.

Böylece kargalar, antiloplar, tavşanlar ve yavruları katledilen hayvanların meydana toplanarak cezalandırılmalarına karar verilmiş. Öldürülmek üzere olan tavşanlardan biri antiloba dönerek, ”Biz o cesur aslanı kaçırmayacaktık” deyivermiş..

*******************

Tam 4 yıl.. 

Abdullah Avcı suçlu, Sergen Yalçın suçlu, Önder Karaveli suçlu, Valerien Ismael suçlu, Ceyhun Kazancı suçlu, yönetimden ayrılanlar suçlu, Dorukhan, Larin, Aboubaar suçlu, Hasan Arat suçlu, sponsorluğa yanaşmayanlar suçlu, fan token firmaları suçlu, menejerler suçlu, Emirhanlar, Rıdvanlar suçlu, tüm bunları dile getiren taraftar suçlu, Beykoz arazisi için kendisini parçalayan Samet Aybaba’ya karşılık, satın alınma noktasına gelen bu araziyi devlete geri vermeye çalışan cesur kral Ahmet Nur Çebi suçsuz.. Son suçlumuz ise Şenol Güneş oldu. Mübarek olsun..

Aboubakar ve Masuaku’suz Beşiktaş Beykozspor’dan hallice oluyor değil mi?

Oysa bunları söyledik. Bu iki oyuncuyla birlikte tonla adamın Afrika kupasına gideceğini söyledik. En az 6 maçta kadromuzda ORİJİNİ stoper olan tek bir oyuncumuzun kalmayacağını söyledik. 18 milyon euro bonservis bedeli ödenen takımda oyunu kurtarabilecek tek bir hamle yapamıyorsun. Gelen oyuncuların bir kısmı kronik sakat, bir kısmı uyum sürecinde, bir kısmı da milli takımlarında atmaca gibi sekerken Beşiktaş maçlarında ölü taklidi yapıyorlar.. Neyse…

İki gün önce Aydoğan Cevahir isimli tescilli Trabzonspor kongre üyesinin divan kurulu kürsüsünde Hasan Arat için sarf ettiği sözler, yüzünün aldığı nefret ve acizce yaptığı saldırı neyin ne olduğunu gösteriyor esasında. Sırtlanlar, tam da bu adamlardır.

Beşiktaş, karadenizliler tarafından istila edilmiş, her anlamda bitirilmek üzere olan bir kulüp durumunda artık.. Bitecekse bitsin.. Bitecekse çabucak bitsin.. Yeniden başlamayı iyi bilir bu camia…

  

Bir cevap yazın

GIPHY Uygulama Anahtarı Ayarlanmadı. Lütfen Kontrol Edin

  1. Evet efendiim,
    Yazınızı baştan sona dikkatle okudum ve de acı acı gülümsedim canım kardeşim..

    Bu acı gülümsemenin nedeni, Afrika Kupası için takımdan gidecek olan oyunculardan mahrum kalma süremizin 6 hafta ile sınırlı kalmama ihtimalinin yüksekliğiydi..

    Bu iş matematik hesaplama gibisinden bir şey olsa, işlemin bir aşamasında denklemden (mecburen) çıkartmak zorunda olduğumuz belli bir miktar birimi ileriki bir aşamada tutar, “laak..” diye aynen denkleme ilave eder ve sonrasında hesaplamalarımıza kaldığımız yerden emin adımlarla devam ederdik, Serdar Hocam..

    Oysa durum her zaman tam da böyle olmayabiliyor..

    Bu işin sakatlığı var,
    Forma girme formdan düşme halleri var,
    Kupada başarı durumunda oluşacak mental tatminin yaratacağı doymuşluk hissi,
    Başarısızlık halinde gelip ruhsal dünyana çöreklenecek olan bitmişlik duyguları var..

    Örneğin, Saiss..
    Geçen sene Dünya Kupası’na giderken nasıldı?
    Döndükten sonra nasıl?..

    Yani bu sene, canım hocam, bu mevzular başımızı çok ağrıtabilir, çok..

  2. Sevgili Serdar,

    Elbette bir tarafı eleştirirken diğer tarafı yüceltmek; bir tarafı yüceltirken de diğer tarafı gömmek, kısacası tarafları birbirlerine karşı övme ya da yerme malzemesi kullanmak çok yakışıklı hareket mekanizması değil… Garip şekilde camiamız ve taraftarımız cereyan edenleri bu şekilde algılama ve kavrama kıvamına geldi ya da getirildi. Birini savunurken diğeri dövme, diğerini döverken öbürünü kayırma.

    Daha da garibi tam olarak bizden olmayan iki tarafın arasında gidip gelirken, olanın kutsal saydığımız ve sayılı heyecan noktalarımızdan olan Besiktaş’ımıza olduğu gözlerden kaçırıldı.

    Oysa ki en baştan beridir hem Cebi ile olmayacağı hem de Şenol Hocanın hiçbir zaman tam olarak Besiktaş’ı sahiplenebilecek kadar bir karaktere erişemeyeceği çok açıktı.

    Beşiktaş’ın diğerlerinden çok önemli farklılıkları bulunmakla birlikte, bu farklılıklar bizim Beşiktaş’a olan baglılığımız büyük ölçü de örtüşmekte. Bu sebeple diyoruz Beşiktaş hayattır…

    Çebi ile ilgili savunmalarım oldu, bunun çeşitli nedenleri vardı. Yukarıdan aldığım bilgiler beni bu savunma durumuna getirdi. Çebi ve yönetimi ile ilgili savunmalarım elbette onu başarılı buluyor olmamdan kaynaklanmıyor. Çebi’yi savunduğum zamanlar sadece hakkında yapılan gerçek dışı haberlerden kaynaklı olan haberlere itimattan kaynaklı eleştirilerdi. Bu sebeple savunmak durumunda kaldım. Netice itibariyle bu iftiradan ibarettir. Aslında savunmam Çebi’yi savunma değil, iftiranın karşısında duruyor olmamdı.

    Karsısında durduğum diğer şey de istifa baskısı. Nasıl ki Şenol Hocanın istifaya zorlanmasını istemiyorsam yönetimin de istifaya zorlanmasını istemem. Bu sebeple kongrenin beklenmesi gerektiğini düşünüyor, Beşiktaş’ın hala bir Beşiktaş olarak kalabilmesi için bunun elzem olduğuna yürekten inanıyorum…

    Çünkü Beşiktaş birilerinin yaka paça dışarı atıldığı/atılacağı bir kurum değildir…

    Kongrede de elbette Çebi’yi desteklemeyeceğim. Çebi iyi bir şirket yöneticisi. Mali açıdan iyi işler de yapıyor ancak Beşiktaş’ın öyle alalade bir şirket olmadığını, milyonları ilgilendiren ve bu ilginin de gönül bağı ile olduğunu kavrayamıyor. Mesela durumunu izah konusunda sifir, prezentasyon konusunda da sıfır. Camia birlikteliğini sağlama konusunda da yok. Ama şundan şüphem yok, tüm enerjisini kulübü mali açıdan düzlüğe çıkarmak için harcıyor. Yeterli mi değil…

    Gelelim Şenol Hocaya,

    Senol Hoca kariyerinde hiç ulaşamayacağı yerlere Beşiktaş ile gelmiştir. Şenol Hoca Beşiktaş’ı şampiyon yapmamıştır. Ama Beşiktaş Şenol Hocaya şampiyon teknik direktör olma ünvanını kazandırmıştır. Beşiktaş’ın Senol Hocadan aldıklarından çok, Şenol Hoca Beşiktaş’tan almıştır.

    Şenol Hoca karakteri nedeniyle takıntılı bir yapıya sahip. Unutmuyor, kolay affetmiyor, ön yargılı ve istediği olmadığında kendi haklılığını ortaya koymak için her şeyi yapabiliyor. Fenerbahçe ve Trabzonspor maçlarına da ayrıca takıntısı var. Ne alaka? Burası Beşiktaş…

    Diğer yandan dün maçı izlemedim. Emin olun 1 hafta önce az çok ne olacağını tahmin ediyordum çünkü…

    Şahsım adına kimsede suç aramıyorum. Genel maksadım durum tespitidir. Bu amaçla hem yönetim, hem teknik kadro yetersiz…

    Biz taraftarların da çeşitli acılardan yetersizligimiz çabası…

    Ortada kalitesiz malzeme ile birbirine uygun olmayan elemanlar ile oluşturulmuş bir makine var… Neden-Sonuç ilişkisi acısından bakmak gerekirse diye söyledim…

    Selamlar, sevgiler…