içinde

Zenginler Kulübü ya da Açlık Oyunları..

Çok uzak olmayan eski güzel günlerde Avrupa’da üç baba futbol turnuvası olurdu:

Şampiyon Kulüpler, Kupa Galipleri ve Fuar Şehirleri Kupası..

Bunlardan ilkine, adından da anlaşılacağı üzere kendi ulusal liglerinde şampiyon olan takımlar katılır, Çift maçlı eleme sistemiyle oynanan maçlar sonunda tur atlayan takımlar, her tur için çekilen ayrı kuralarla yeni rakiplere karşı mücadele eder, böyle böyle finale kadar çıkar ve finalde kupaları sonuna kadar hak ettikleri kupalarına kavuşurlardı.. 

Bu turnuvada, her ülkenin şampiyonunun, herhangi bir aşamada, kupayı kaldırma şansı çok yüksek -ve hatta kesin- olan takımlarla eşleşme ve bazı durumlarda, paçayı yeterince sıktıkları vakit, o büyük takımları eleme şansı/ihtimali vardı..

Dünyalar güzeli bir sistemdi..

En azından -görüntüde dahi olsa- bir fırsat eşitliği vardı..

Uç bir örnekle, Hakkarili bir çocuk, çok çok çok zor olmakla birlikte, yeterince başarılı olduğu taktirde, İzmirliyi, İstanbulluyu geçebileceğini bilirdi..

Aynı yöntem Kupa Galipleri Kupasıyla, Avrupa’da (İzmir Fuarı gibi) ticari fuarları olan kentler arasında düzenlenen Fuar Şehirleri Kupasında da vardı, uygulanırdı..

İnanın bana, o yılları yaşamış olan o şanlı insanlar bilir, dünyanın en güzel maçlarını izlerdik o zamanlarda.. 

Şimdi, zaten her şey bitip tükendiği için, dile getirmenin tehlikesi de kalmadığı için, rahatlıkla konuşulabilir: Kabul edersin/etmezsin, seversin/lanetlersin vallahi umurumda değil ama dünyada sosyalizmin olduğu yıllar, 20. Yüzyılın en güzel, en rahat, en görkemli yıllarıydı..

2. Dünya Savaşının, o büyük kıyımın ardından bütün dünyada bir sevgi, saygı, hoşgörü ortamı vardı.. Cebine üç kuruş parayı koyan Almanya’ya, Hollanda’ya, Amerika’ya gider; gezer, eğlenir, döner dolaşır köyüne dönerdi.. Özgürlük yıllarıydı..

İşte o güzel günlerde, Sovyet ekolünün akıl almayacak kadar güçlü sistem takımlarıyla batı ülkelerinin zengin takımları başa baş, çata çat mücadele ettiği müthiş karşılaşmalar olurdu.. Ve 31 ekranlık küçücük siyah-beyaz televizyonunun karşında, açık kanalda, 5 kuruş para vermeden bu maçları izleyen bizlere de işin keyfini sürmek kalırdı..

Sonraları, ilk önce 70’li yılların başında, Fuar Şehirleri Kupası kaldırıldı.. 

90’lı yılların başında -Sovyetlerin yıkılmasının ardından- da Şampiyon Kulüpler Kupası kaldırılıp yerine Lig usulüyle yürüyen Şampiyonlar Ligi konuldu..

Argümanları sağlamdı(!!!).. 

“Bizler dünya kadar paralar saçıp dev takımlar kuruyor, sizlere seyir zevki sunan ultra kadrolar oluşturuyoruz.. Ama, “Hakkarili bir çocuk” gelip (bazen) bizim façamızı bozuyor.. Böyle bir şey olmaz..” diyerek isyan bayrağı çektiler.. 

Tarihin her devresinde olduğu gibi (normal zenginin değil) varı yoğu sömüren, iliğine kemiğine kadar somuran vahşi ve doymak bilmez zenginlerin lobisi üstün geldi.. Ve Şimdiki Şampiyonlar Ligi çıktı ortaya..

Tabii ki çıktığıyla kalmadı.. 

Sonra sonra, gereksiz yere şişirilen, azdırılan her bünyede olduğu gibi bu sistem de canavarlaştı..

Önceleri, (futbol anlamında) zengin ülkelerin liglerinden ilk 4 takım turnuvaya katılırken, bizim gibi daha gariban liglerden ilk 2 takım kabul edilirdi bu şampiyonaya.. 

Bizler de -çaresiz- önümüze atılan güzel tarafı sıyrılmış kemiğe razı olur ve hatta “Falanca falanca takımlarımız turnuvada mücadele edecek.. Yaşasın, heyyo..” diye hoplar dururduk..

Ne var ki ilerleyen yıllarda bizim gibi ülkelerden de toplanan naklen yayın gelirleriyle iyice semiren bu alçaklar, giderek kendilerinden olmadığını düşündükleri; küçük ve yetersiz gördükleri ülke takımlarına burun kıvırmaya başladılar.. Şampiyonaya katılacak takım sayılarını kırptılar da kırptılar..

Yani bizleri kendi otellerine ya da otellerinin plajlarına almamaya başladılar..

Ve bu duruma da en çok bizler gibi garibanlar, “E tabii canım.. Adamların kadroları, ü-hüü.. Ne yani onlarca milyon euroluk oyuncuların ayakları bizim çocuklarla bir mi?.. Maazallah ya sakatlansalar?..” filan diyerek hak verdi..

Yani, bu adamları biz kendimiz azdırdık..

Şimdi de (detaylarını çok net bilmemekle birlikte) bu zenginler kulübündeki kimi “Daha Zenginlerin” kendilerinden başkalarını içlerine almayacakları bir başka (bambaşka) “En, en, en zenginler” kulübü kuracakları ve kendi aralarında oynayacakları haberleri çıktı ortaya..

Gerçi bu proje olmaz, yürümez; yürüse de fazla uzun ömürlü olmaz ama…

İçim kabaracak söylemezsem: Taaa Analarının Eyvanına kadar yolları var.. 

Kurmazlarsa hatırım kalır.. 

Ulan zaten dünyanın alt üst olduğu, gök kubbenin üstümüze yıkılmasına ramak kaldığı şu günlerde hepi topu bir eğlencemiz vardı.. 

Oturur adam gibi maçımızı izler, taraftarı olduğumuz ya da sempati duyduğumuz takımın oyununu seyreder, derdimizi tasamızı unuturduk..

Şimdi o da yok!..

Senin gibi garibanların taraftarı olduğu takımlar bu şampiyonaya katılamayacak..

Katılmasın, kabul(!!).. Ama öyle kolay değiil.. Bu Jet Sosyeteye dahil olup da sempatiyle izlediğin takımın maçlarını da öyle kolayca izleyemeyeceksin..  

Çünkü, Kutu alacaksın..

Her şampiyona bir başka yayıncıya satılacağı için de tek kutu yetmeyecek 2, 3, 5 kutu alacaksın..

Cebindeki parayı bu doymak bilmez şerefsizlerin cüzdanına akıtacaksın..

Kutunuza koyayım ulan sizin..

Alırsam Sith…

Bir cevap yazın

GIPHY Uygulama Anahtarı Ayarlanmadı. Lütfen Kontrol Edin

  1. Taraftar ruhum baskın gelir, gururlanırım belki.. (acı acı gülme ikonu)
    Ama temeldeki fikrim değişmez..
    Zenginle kulübü bile değil bu,
    Jet Sosyete..

    Eşitlikle, adaletle, hakkaniyetle bağlarını koparmaktır,
    Kendi gibi olanlara yabancılaşmaktır bu..

    Bu türden bir oluşumu son derece itici ve kabul edilemez bulduğumu ifade etmek isterim..

    60’lı 70’li yıllardaki sisteme dönmek mümkün değilse şayet,
    “Bütün ülkelerin takımlarının, ayırımsız” belli bir aşamaya kadar gruplar halinde katılacağı,
    Gruplardan çıkmayı başaranların bir noktadan sonra eleme usulüyle yürüyecekleri adil ve eşit bir lig en iyisi olur..
    Avrupa çapında daha küçük bölgesel liglerin kurulması..
    Bu liglerden çıkmayı başaran takımların üst seviyelerde yarışmaya devam etmesi düşünülebilir..
    Gibi..