içinde

Bir Dünya Bırakın..

10 yaşındaydım. O dönem okulda başarılı olan 5 çocuğu 23 Nisan Balosu’na götüreceklerdi. Hasbelkader o baloya katılacak çocuklardan birisi de ben oldum. Yan sınıfta kumral, yeşil gözlü bir kız vardı. Adı Yeşim. Uzun gerdanı, masalsı güzelliğiyle uzaktan uzağa aşık olduğum bu kızın da baloya katılacağını duydum. Üstelik okulu temsilen hepimiz aynı masada oturacaktık. Böylesine kusursuz bir hediyeyi kaç kez verebilirdi ki hayat? Günler öncesinden baloya dair ne varsa kurup durmuştum kafamda. Evden alınışımızı, aynı arabayla salona götürülüşümüzü, salonda konuşulacakları, şarkıları, balonları, pastaları ve cesaretimi sonuna kadar toplayıp Yeşim’i dansa kaldıracağım anı bile düşündüm..

Babam kıyak adamdır. Şahane bir siyah takım elbise almıştı bücür oğluna. Bir de parlak bordo papyonu takınca, aynada kendimi öpecek kadar hoş bulmuştum kendimi. 

Balo günü gelip çatmıştı. Kendi adıma çok büyük bir hediye olarak gördüğüm bu akşam, talihsiz iki olayla başlamıştı. Yeşim, haftalardır çocuk korosunda prova yapıyormuş. Balo akşamında da başka bir ekip götürmüş O’nu baloya. Aynı arabada gitme hayalinin yatmasının şokunu atlatamadan, balo salonunun önüne geldiğimde kaynar sular döküldü üzerime. Kemerimi takmamışım birader iyi mi..

Pantolon zaten hafif büyük geliyor bana. Kemer olmayınca iyice bombok oldu her şey. Pantolonumu tuta tuta girdim içeriye. Dokunsalar ağlayacağım, o derece. Ağzımı açıp gık diyemiyorum. Oturduk salonun orta kısmındaki bir masaya. Hayalimde Yeşim’le aynı masada oturmak varken, masada ikisi öğretmen 5 tane herifle oturuyorum. Çabuk çabuk antep fıstıklarını bitirmek için birbirleriyle kapışan bu hödüklere sinir olurken, donum düşecek diye ayağa kalkamamak da rezil rüsva etti güzelim akşamı. 

Bir dakika! O ne! Program koroyla başlıyor işte. Güzel giyimli, parlak saçlı erkek çocukları platformdaki yerlerini aldıktan sonra sıra kızlara gelmişti. Rengarenk elbiselerle kuğu gibi süzülen kızların en arkasından Yeşim yürüyor. Gök mavisi uzun bir elbise, tepede toplanmış kumral saçlar, yüze bir sanatçı edasıyla sürülmüş orantılı simler, yemyeşil gözlerle 2 metre önümden platforma çıkıyor işte. Yalan yok, içim eriyor, karnımdan kulaklarıma kadar karıncalanıyor bütün bedenim.. Ama dönüp bakmıyor bile hayırsız. Haftalardır hayalini kurduğum, bu hayalde kendimi jön gibi kurguladığım hikayenin sonunda olduk mu tamirci çırağı? Üstelik pantolon da durmuyor üstümde..

Şoklar bitmiyor abi. Platformun önüne bir yüksek sandalye konuyor. Önünde bir mikrofon.. Bir de bakıyorum ki o sandalyeye Yeşim oturuyor. Yok ebesinin nikahı artık birader.. Hıncahınç salonda aşkından öldüğüm kız, salonun en güzel kızı olmakla kalmıyor, bir de koronun önünde solo çakacak.. Fukara hırsızlığa çıkınca ay bacadan doğarmış derler ya, o hesap. O dakikadan sonra Ajda Pekkan’la dans etmem daha olası..

Yeşim mikrofonunu düzeltip uzun gerdanını geriye çekiyor, gözlerini kapatıp tanrısal bir sesle şarkısına başlıyor. Salon dut yemiş bülbül. Herkesin nutku tutulmuş. Böyle bir sese o güne kadar ben dahil onlarca kişi şahit olmamıştır o salonda..

”Bir dünya bırakın biz çocuklara,

Islanmış olmasın göz yaşlarıyla…” diye başlıyor. Arkadaki gereksizler de ”Oynaya oynaya gelin çocuklar” diye nakarat geçiyorlar..

Uzatmayayım,,

Tahmin edebileceğiniz gibi gece berbat bitti. Yeşim’le dans etme hayalim gerçekleşmedi. İki defa 2 metre yakından görebildim. Sahneye çıkarken, ve de inerken.. Tüm gece boyunca da ayağa kalkamadım……

………………………………………………………………………,

Bugün eve gelirken, bir kaç kız çocuğunun yol kenarında bu şarkıyı söylediklerini duydum. Büyük ihtimalle 23 Nisan provası yapıyorlardı. Yıllar öncesine gitti aklım. O baloya, Yeşim’e ve koronun söylediği o güzelim şarkıya..

Ağlamaklı bir hal aldım. Yıllar öncesinden bugüne bir köprü kurdum. Yıllar önce çocuklar gözyaşlarıyla ıslanmamış bir dünya istemişlerdi oysa.. Yıllar geçti, ve bugün Ukrayna’da çocuklar muhtemelen korkudan uyuyamayacaklar…….

Yok olsun istiyorum..

Hep daha fazlasını isteyen, bu istekleri için başkalarının can ve duygularını görmezden gelenlerin, bir canlıyı gözünü kırpmadan öldürebilenlerin, bir çocuğa iştahı kabaranların, siyasi çıkarları adına toplumları uçuruma sürükleyenlerin, paylaşmayı bilmeyenlerin, savaş sevenlerin yok olup gitmelerini istiyorum artık..

Geriye vicdanı olan, merhamet ve sevgi barındıran, başkalarının yaşamlarını zerre kadar yargılamayan, kendi halinde insanlar kalsın istiyorum….

Ez cümle, yeryüzünün en tehlikeli virüsü olan insan, bugün yine kan akıtmaya başladı….

Çok üzgünüm, çok yorgunum artık…

Bir cevap yazın

GIPHY Uygulama Anahtarı Ayarlanmadı. Lütfen Kontrol Edin