Önce iki küçük, kesik titreşim ve ardından başlıkta yazılı melodi seslendi bana, 4 Aralık cumartesi günü öğlen vakti..
Açıp baktım telefona, bizim dernekten mesaj:
Falanca üyemizin annesi filanca hayatını kaybetmiştir.. Cenazesi yarın öğlen vaktini müteakip falanca yerden alınarak filanca köy mezarlığında toprağa verilecektir..
Vay be, (…) abla da öldü ha.. “Allah’ın insanı” denilen türden bir kadındı.. Kimseyle itişi-kakışı olmayan, sürekli gülümseyen, herkese dualar eden biri.. Allah Rahmet Eylesin..
Açtım telefonu oğluna.. Bu türden zamanlarda söylenen bilindik sözleri tekrarladım.. Anlayışla dinledi, metin bir sesle teşekkür etti.. Yarın görüşürüz deyip kapattık karşılıklı..
Ertesi gün, Pazar.. Biraz uyurum filan diyordum ama, olmaz artık, görev var..
Sabah duşu.. Saygıdeğer hatunuma ve elbette kendime kahvaltı.. Evden çıkmadan önce köpeğin yemeği derken aldı başını gitti vakit.. Atladım arabaya, çıktım..
Çok güzel bir hava.. Gökyüzü masmavi.. İçinde koşuşturan bembeyaz top top bulutlar.. Hafif bir esinti, parlak bir güneş.. Ortalık sessiz.. İnsanlar üç-beş kişilik öbekler halinde toplaşmış, kısık sesle konuşuyorlar.. Cemaat kalabalık olsa da etraf bomboş köylük alan olduğu için sesler havada eriyip yok oluyor.. Geride tabiatın kendi sesleri kalıyor..
Uzaklarda bir yerde çalışmakta olan bir zirai araç motorunun sesi geliyor arada.. Zeytin dalı silkme makinesi olabilir..
Ruhunu teslim edip Hakka yürüyen kardeşimizin cansız bedeni toprakla buluştu.. Hoca, mezarın başında hafif bir sesle Kuran okuyup, dualar ederken cemaatten gençler ve rahmetlinin yakınları toprak atmaya başladılar mezara.. Hafif bir toz bulutu yükseldi atılan topraklardan.. İnsanlar sessiz.. Ortalıkta çıt yok.. Sadece hocanın okuduğu dualar dolanıyor ortalıkta ve kürek demirlerinin toprağın içindeki taşlara denk geldiğinde çıkan küçük metal çınlamalar..
Az ileri yürüdüm, cemaatten uzaklaşıp.. Karşı dağlara baktım.. Tipik bir Sonbahar günü.. Her şey mevcut aynı panaromik karenin içinde.. Dağların tepesinin griliği, belli bir yükseltinin altındaki bitki örtüsünün kızıl-kahverengi renk cümbüşü, gökyüzünün maviliği, rüzgarla savrulan gri-beyaz bulutların dansı.. Sadece 1 gün önce hayatta olan bir bedenin toprakla kucaklaşması..
Dünya boş, boş olmasına da,
Bu kadar boş olan dünyanın bu denli güzel ve vaz geçilmez olması nasıl bir çelişki?..
Cenaze merasimi bitti.. Son dualar yapıldı.. Toprağa el sürülerek Rahmetliyle vedalaşıldı.. Ruhu için dağıtılan lokmalar yenildi, ayranlar içildi.. Üzerine helvası dağıtıldı.. Yaş ve yakınlık ölçüsünde sıralanmış olan yakınlarıyla kucaklaşılıp baş sağlığı dileklerinde bulunuldu..
Amcalarımın oğlullarıyla karşılaştım cenazede.. Annen nasıl, baban nasıl diye sormadık birbirimize.. Ne ana kaldı çünkü, ne baba.. Sen nasılsın?.. Hanım nasıl?.. Peki ya çocuklar?..
Bitti!..
Dünya boş..
Ama çok güzel..
Başınız sağolsun yoldaşım?
Bu aralar çok üst üste geldi maalesef… 3.gün bugün; ben de yoldaşlarımdan birini kaybettim. Akciğer kanseri illetinden…
Kayınpederi kaybedeli yarın 1 ay olacak, bu bir ayda köyümden 4 cenaze çıktı; ikisi covid, biri bebek… Ailemden BODO… 3 gün önce de partiden yoldaşım…
Dediğin gibi… boş! Güzelliği de tartışılır…
Işıklar içinde uyusunlar; yıldızlar yoldaşları olsun… ?
Rad Kit’teki ölüm haberi duyduğunda ellerini oğuşturan Cenaze Levazımatçısına dönmeyeyim sakın korkusuyla yazmamıştım yoldaş,
3 ay oldu olmadı, ben de bir delikanlılık arkadaşımı, dostumu, yoldaşımı kaybettim akciğer kanseri denen o habis hastalıktan..
İlerici, yurtsever, devrimci; akıl almayacak ölçüde aydınlık ve entelektüel biriydi..
Heyhat..
Hayat..
?????
?????
@ferme
???
Ne denilebilir; ne yapılabilir ki?
Hepsinin ruhları şad olsun! Buruk yanımızı anbean biraz daha buruyor yaşadıklarımız… Veya yaşayamadıklarımız…
Sabırlar diliyorum yoldaş…
Basin sag olsun ustadim
Ne oluyor bilmiyorum.. Senden dökülen her şey sarhoş ediyor beni.. Kısa süreli kopuyorum bu ”boş” dünyadan.. Bir nebze olsun ”ama güzel” dediğin dünyanın bir parçası oluveriyorum..
Oruç Aruoba da böyle yapar beni.. Yusuf Atılganlar, Fakir Baykurtlar, Knut Hamsunlar, Flaubertler, Rousseaular da böyle yapar beni..
Rahmetli olan hanımefendinin ”cemaatten uzaklaşıp karşı dağları izlediğin anı” gördüğüne eminim.. Ucundan kıyısından bir sohbeti olmuşsa seninle çok şanslı bir hayat geçirdiğine eminim..
Hep söyledim, hep de söyleyeceğim.. Senden çok az var.. Başın sağ, ömrün upuzun olsun canım ustam..
Neler olduğunu biliyorum, söyleyeyim hocam: Bir tür rezonans halindeyiz.. Bunu anladım artık, bu kesin..
Bir yerlerde bir şey/ler oluyor, bizi etkileyen.. Ve bizler, birlikte geçirdiğimiz o tılsımlı günlerde öylesine hoş ve derin bir alışveriş hali yaşamışız ki, tıpkı olmuşuz, aynı olmuşuz..
Benzer hallerden benzeşik şekillerde etkileniyoruz..
Şimdi söyleyeceğim şeyin çok sağlıklı bir ruh haline işaret etmeyeceğini biliyorum ama o güzelim iltifatlarının ardından söylemem farz oldu: Kimi zaman, gün içinde başıma gelen; yaşadığım, şahit olduğum bir hadiseyi izlerken sizleri düşünerek takip ediyorum..
O anı yaşamaktayken daha, kafamın içinde başlıyorum yazmaya sizler için, olanı biteni..
E, böyle olunca da,
Sevgiyle pişirilen fakir işi bir yemeğin lezzeti türünden bir sonuç çıkartabiliyorsam şayet ortaya, ne mutlu bana..
Sevgilerimle,
Saygılarımla
?????
@serdar-bjk
Başın sağolsun kardeşim.
basiniz sagolsun ;
sahsen yeni bir hayat kurmaya calistigim yaban ellerde zaten gurbetin verdigi garibanlik ne yedigimden ne ictigimden nede uykumdan tad aldiriyor ustune birde boyle aci haberler almak ruhumu cok derinden sarsiyor ve her defasinda gozlerim yasariyor …
Amacım sizleri üzmek değildi kıymetli kardeşim..
Sadece yaşadığım kimi olayları paylaşmaktayım dostlarımla..
Yazılarınızdan tanıyorum sizi..
Gurbet murbet vız gelir..
Her işin altından kalkabilecek sağlam bir akla ve kişiliğe sahipsiniz..
Belki arada, spor dışında, Beşiktaş haricinde, bulunduğunuz yerle, yaşadıklarınızla ilgili küçük paylaşımlar da yapar, sevindirirsiniz bizleri..
Ne dersiniz?..
?????
@miralay
ne yazayim bilemedim , ben “cok tesekkur ederim ” diyeyim gerisini siz anlayin