Gece vakti gözlerinizi daha iyi yormayan karanlık moda geçin.

Gündüz gözleriniz için daha nazik olan ışık moduna geçin.

Gece vakti gözlerinizi daha iyi yormayan karanlık moda geçin.

Gündüz gözleriniz için daha nazik olan ışık moduna geçin.

Profil fotoğrafı

Kuzeyege Kartal17Offline

0 out of 5
0 Ratings
Viewing 3 comments - 1 through 3 (of 3 total)
  • Geçmiş olsun Serdarım. Aynı yollardan geçtik belli ki. Ama benim yaşadığım ömrümün bir kısmını muhtemelen götürmüştür, doğrusunu Rabbim bilir. 3 yaşında idi evladım o zamanlar. Büyük kızım. Karın ağrısıyla başladı ateş. Bir türlü inmiyor. Kışın ortasındayız, Ocak ayı. Yıl 2006… 3,5 yaşında var yok. Götürmediğimiz doktor kalmadı. Yok gaz sancısı yok bağırsak bilmem nesi… Bizi oyalayıp gereksiz ilaçları verip eve gönderiyorlar. Ertesi sabah yavrumun yanına gidiyorum, sanrılar görüyor. Baba şu uçanlar kelebek mi diyor. Ateş olmuş 40 derece. Kaptığım gibi annesine giydirin çabuk başka doktora götüreceğim diyorum. Annesi ve anneannesi bana “Bu kaçıncı doktor olacak; çocuk soğukta kapı kapı gezmekten helak oldu” diyorlar. Dinlemiyorum. Hemen yakınımızda bir tıp merkezi var. Bu kez de orada ultrasona alıyorlar. Allah razı olsun, Elfi Hanım isminde bir ultrason uzmanı var. Bakıyor. Bu çocuğun ya apandisiti patlamış veya patlamak üzere, hemen çocuk cerrahiye götürün diyor. Bir tek üniversite hastanesinde o bölüm var. Yanlış hatırlamıyorsam Ramazan Bayramı ve doktorların çoğu izinli. Asistan bayan hemen müdahale ediyor ve nöbetçi profesörü evinden arıyor. Odaya çıkıyoruz. Hoca geliyor ve beni odasına çağırıyor. Hanım hala hasta odasında kızımla bekliyor. Üstü atletli kolunda serum baygın şekilde bakıyor yavrum. Hoca odasında bana: “ Bak Alper Bey, her ameliyat bir risktir. Anestezi bile başlı başına hayati tehlike içerir. Muhtemelen çocuğun apandisiti patlamış, inşallah çok yayılmamıştır” diyor ve o an benim başımdan aşağı kaynar sular dökülüyor. Hanımın bundan haberi yok. Hatta ameliyat olması gerektiğinden bile. Odaya giriyoruz ve ameliyatı duyunca eşim ağlamaya başlıyor. Şimdi ben doktorun bana söylediklerini ona nasıl söyleyeyim? Alıyorlar kuzuyu ameliyathaneye götürüyorlar. Ben de peşlerinden. Aynen senin gibi duvara yaslanıp dualar ediyorum içimden ama feci haldeyim. O sırada temizlikçi kardeşlerimizden biri paspas yaparken beni fark etmiş. “Abi ameliyatta hastan mı var” diyor. “ Evet kızım içeride” diyorum boğazım düğümlenirken. Bana acıyor besbelli, Allah razı olsun yine de teselli etmeye çalışıyor: “Hoca erken çıkarsa bil ki her şey yolunda abi, inşallah erken çıkar” diyor. Kızım ameliyata saat 22.00’de giriyor ve Profesör saat tam 22.45’te kapıda görünüyor. Ben umutlu gözlerle ona bakıyorum. “Gözün aydın Alper Bey, apandisit patlamış ama bağırsaklar iltihabı lokalize etmiş. Elimizden geldiğince temizledik. Arkadaşlar dikiş kısmını tamamlıyor” diyor. Ne kadar şükretsem az diyorum. O an koca profesörün boynuna sarılacağım ama kendimi zor tutuyorum. Rabbim evladımı bize bağışladı ya, çok şükür diyorum. Profesörün adı da Arif Gürpınar idi. Ömrü sağlıklı ve uzun olsun.
    Uzun sözün kısası seni en iyi ben anlıyorum Serdarım. Büyük geçmiş olsun. Rabbim kuzuya bir an önce sağlık versin ve iyileşmesini sağlasın, daha büyük dertlerini göstermesin inşallah🤲🏻. Tekrar geçmiş olsun…

Viewing 3 comments - 1 through 3 (of 3 total)

Media

Başa dönüş

Reklam Engelleyici Tespit Edildi!

How to disable? Refresh

Koleksiyona ekle

Koleksiyon Yok

Burada daha önce oluşturduğunuz tüm koleksiyonları bulacaksınız.